Sözcüklerin politikası
1980'lerin başlarıydı. Afganistan Sovyet işgali altındaydı.
Bir buçuk milyon Afganlı'nın öldüğü, beş milyon Afganlı'nın ülkesini terk ettiği yıllar...
Unuttuk o yılları fakat Milan Kundera o sırlarda bir laf etmişti ki, unutmadım.
"Başka ülkelerdeki küçük terör örgütlerine bile 'kurtuluş savaşçıları' diyen Batı medyası Afganistan'daki direnişçilere 'asiler' demekte ısrar ediyor. Neden? Çünkü asiler asla kazanamazlar... Masum mu bu kavramsal seçim? Hayır. Sözcükler de insanlar gibi savaşır ve kazanır ya da yenilir. Batı, Sovyetlerden nefret ediyor ama Afganistan'daki direnişçilerin de asla kazanmasını istemiyor!"
***
Tam olarak Kundera gibi düşünmüyorum ama epeydir şu gerçekten eminim...
Çok masum görünen kavramlar bile arkalarında keskin bir politik duruş saklar. Hangi kavramı seçtiğimiz belirleyicidir.
Bir olayı anlamaya çalışıp yorumlarken öyle bir kavram seçeriz ki...
Zihnimizin geri planında kalan "taraf" ı ve taraftarlığımızı dışarı vuruvermesi işten değildir!
Bazen ileri sürdüğümüz tezler kendimiz hakkında yalan söyler fakat o tezi dile getirirken kullandığımız kavramlar doğrucudur.
***
İki hafta geçti Mavi Marmara olayının üzerinden...
Oturdum, sakin kafayla medyadaki yorum dilini şöyle bir taradım. İnternet sitelerindeki okur yorumlarına baktım. Olayın hemen sonrasında eşin dostun birbirlerine "forward"ladığı metinlere göz gezdirdim.
İlginç...
Beyaz Türkler diyebileceğimiz çevrenin olaya bakarken en çok tercih ettiği kavram "beceriksizlik!"
Ne çok gazete yorumcusu, ne çok okur "İsrail'in dehşete düşüren beceriksizliği"nden dem vurmuş!
Böylece gemidekilere açılan ateş alışıldık İsrail vahşeti olmaktan çıkıp bir "yönetim rezaleti"ne dönüşmüş.
İçselleştirilmiş politik duruş tam burada göze batıyor işte!
***
Altını kazıdığımızda ne çıkıyor?
Bir kere belli ki...
Ölen dokuz kişi için gerçekten çok üzülen birçok insan bile olaya otoritenin (İsrail'in) açısından bakıyor. Üstelik otorite adına kendini kandırıyor.
Sanki derinden derine "Ah aptallar becerebilselerdi, hiç sorun olmayacaktı!" hayıflanması var.
Bunu Haaretz gazetesi dokuz sütüne "Beceriksizler" diye yazarak manşet yaptı, muhalif İsrailli milletvekilleri söyledi. Kendi açılarından haklı olabilirler.
İyi de "beceriksizliğe" bizim Beyaz Türkler'in bu kadar vurgu yapması neyi anlatıyor? Çok şeyi...
Ama en temelinden ve basitinden şunu anlatıyor...
Gemilerdeki 33 milletten aktivistin Gazze ablukasını kırma arzusunun bizimkilerin hiç umurunda olmadığını...
Parreira meselesi
Malum Güney Afrika-Meksika karşılaşmasıyla açıldı Dünya Kupası. Bizim yorumcuların gözü tabii ki, Güney Afrika'nın hocası Parreira'daydı.
Ben ancak maçın sonlarına yetişebildiğimden ertesi gün ilk iş, görüşlerine önem verdiğim Mehmet Demirkol'u açtım. "Parreira çok değişmiş" diye yazmıştı. Mehmet'e göre Brezilyalı nihayet topa sahip olmayı seven oyun tercihini terk etmiş, kontra futboluna geçmişti.
Bir de zekasına güvendiğim Feyyaz Uçar'ın yorumuna bakayım, dedim. O da "Parreira hiç değişmemiş" diyordu.
Gel de, çık işin içinden!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.