Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Gel de vurma birader!

Gel de vurma birader!

Diyecekler ki, “Başbakan vuruyor, yandaşları da vokal yapıyor...”
İstediklerini desinler.

Başbakan vurmadan önce de vuruyorduk.

İnsanda, “Ulan, bir vurayım şunlara” duygusu uyandırdıkları için vuruyorduk.

Sürekli, vurmayı hak edecek bir davranış içinde oldukları için vuruyorduk.

Bunlara vurmadan “hayatın tadı” olamayacağı için vuruyorduk.

Kendilerini “mütemadiyen vurulmaya” konuşlandırdıkları ve belki de bundan zevk aldıkları için vuruyorduk.

E, gel de vurma birader...

Demokrasiye yönelik tehditlere karşı hep kulağının üstüne yat... Darbeleri ve darbe hazırlıklarını görme... Ergenekon ve sair oluşumlarla ilgilenme... Bu ülkeyi Ahmet Kaya, Orhan Pamuk ve Hrant Dink gibilere dar et... Karargahta pişen “andıçları” manşete çekerek insanların hayatını karart... Yargı oligarklarını görme... Kimi yüksek mahkemelerin “hukuk dışı” kararları karşısında oralı olma... Bürokratik devlete karşı boynun kıldan ince olsu ama halkın seçtikleri söz konusu olunca efelenmeyi elden bırakma...

Hep güçlünün yanında ol...

Hep “belden aşağı” çalış...

Hep insanların onuruyla oyna...

Sonra da, “basın özgürlüğü” bilmem ne...

Basın özgürlüğüne bu kadar düşkünsün, söz söyleme hürriyetini her türlü hürriyetin üzerinde tutuyorsun da, bütün dar zamanlarda “özgürlük kaybı” olarak kapına dayanan bürokratik vesayete karşı neden kılını kıpırdatmıyorsun?

Neden şu 301 konusunda esaslı bir itiraz duymuyoruz senden?

Neden şu “yamalı bohça anayasası”nı daha düzgün, daha derli toplu, daha insan onuruna yakışır bir anayasayla değiştirme çabalarına destek vermiyorsun?

Neden “seçilmiş parlamentoların anayasa yapma hakkına” karşı ikide birde “asker sopasını” hatırlatıyorsun?

Bakın, kapımızda nasıl bir tehlike var?

Halkın oylarıyla oluşmuş parlamentoda bir “anayasa değişikliği” yapıldı. Değişiklik paketi genel kurula sunuldu. Genel kurulda “gerekli oy çoğunluğu” sağlanamayınca, Cumhurbaşkanı’nın da onayıyla, paket (yasaların da vazettiği üzere) “referanduma” sunuldu.

Tehlike şu:

Henüz yürürlük kazanmamış değişiklik paketi, ana muhalefet partisinin çabalarıyla Anayasa Mahkemesi’nin “incelemesine” havale edildi.

Mahkeme, önceki kararlarında olduğu gibi, “yetkisini ve sınırlarını aşarak” paketi iptal ederse, yani sandığı milletin önünden alırsa ne olacak?

Biricik görevi “anayasayı korumak” olan Anayasa Mahkemesi, parlamentoyu anayasa yapamaz hale getirirse, yani açıkça “anayasa suçu” işlerse çıkacak kaostan kim sorumlu tutulacak?

Bundan sonra yapılacak her anayasa değişikliği, her “iyileştirme paketi” Anayasa Mahkemesi duvarına mı toslayacak?

Bunun adı “yetki gaspı” olmayacak mı?

Parlamento bir kez daha işlevsiz duruma düşmeyecek mi?

Madem her şeyi Anayasa Mahkemesi belirliyor ve belirleyecek...

Neden sandığa gidiyoruz o halde?

Neden parlamentoya üye seçiyoruz?

Neden “mış gibi” yapmaya devam ediyoruz?

Sağduyu erbabı bu sorulara cevap ararken, malum medya grubu, olası kaos durumuna karşı parlamentoyu ve mahkeme üyelerini uyaran Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can’a vuruyor...

Ne vurması, “linç konsorsiyomu”nun önüne atıyor.

Bir gün de ülkenizi düşünün yahu... Bir gün de halkın yararına olacak bir manşet atın... Bir gün de, “Hah, aferin, vicdanlı işler yapıyorsunuz” dedirtin...

Ne olur sanki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi