"Kürt meselesi"nde nereye geldik?
Ülkenizde bir sorun varsa, onu bir bütün olarak görmek önemli.
Ne, nereye, nasıl gidiyor?
"Kürt meselesi" diye bir meselemiz var ve o mesele sürekli devinim halinde, bir yerlere doğru akıyor.
Hükümet meseleye ne kadar hakim?
Askeri operasyonlar hangi sonuçları almaya yönelik?
KCK operasyonları sağlıklı işliyor mu? KCK yargılamalarının nasıl bir sonuç doğurması öngörülüyor?
Taş atan çocuklara ilişkin yasal düzenlemeler nasıl sonuç verecek? Çocukların suçtan caydırılmaları mı sağlanacak yoksa suç işleme eğilimleri mi artırılacak? "Doğuda çocuklar" nasıl kişilik yapılanması içindeler, buna yönelik bir çalışma var mı?
Hükümet ve devlet, PKK-KCK-BDP yapılanmasının nasıl bir evrilmeyi öngördüğünü belirledi mi? KCK yapılanması eğer iddianameye yansıdığı boyutlarda ise Türkiye bu gizli örgütlenme ile nasıl başa çıkacak?
Bu mesele karşısında Türkler nerede duruyor? Geniş halk yığınları olarak Kürtler nerede duruyor?
Eski Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu, 31 Mayıs 2010 tarihli Taraf'ta, Neşe Düzel'e bir mülakat verdi. Bu mülakatta ürkütücü tespitler vardı. Şu cümlelere bakınız:
"Kürtler, Batı'da kendilerini güvende hissetmiyor.
"Türkler de kendilerini bölgede güvende hissetmiyorlardır. 25 yılın yükü, öyle bir yük ki! İkinci, üçüncü kuşak askerler gelmeye başladı bölgeye. Batı'dan 25 yıl önce bölgeye 20 yaşında asker olarak gelen genç, bugün 45 yaşında. Şimdi onun oğlu bölgeye asker olarak geliyor. Onların çatıştıkları yerlerde şimdi çocukları çatışıyor, aynı endişeleri yaşıyor. Düşünün...
"Bölgede her yıl 200 bin asker görev yapıyor. Bu rakamı 25 yılla çarpın. Demek ki, yaklaşık beş-altı milyon insan gelip burada askerlik yapmış. Türkiye'nin erkek nüfusunun beş-altı milyonu, Kürtler'le çatışma ortamı içinde bulunmuş. Şimdi bu insanlar Türkiye'nin batısındalar ve çocukları aynı yerlerde askerlik yapıyor. Bu insanların ruh hali sakin olamaz. Bölgede askerlik yapan insanlar, Batı'ya milliyetçi olarak geri dönüyorlar ve çok kolay harekete geçiriliyorlar. Başlarına gelen her kötülüğün, yoksulluğun ve işsizliğin müsebbibi olarak Kürtler'i görüyorlar."
Bu tespitler ne kadar doğru ve doğru ise ne kadar ürkütücü?
Tanrıkulu'ya "Kürt gençlerinin psikolojisi" soruluyor. Cevabı daha az ürkütücü değil:
"Travmayla yetişmiş üç kuşaktan sonuncusu bu. Bir kez sokağa çıktıktan sonra kimse bunları artık sokaktan alamaz. Yeni bir kuşak bu! Demokrasiye ve Kürt sorununun demokrasinin araçlarıyla çözüleceğine inanmıyorlar. Sorunun çatışmayla, vuruşmayla çözüleceğini düşünüyorlar."
Ya bu tespit ne kadar doğru ve doğru ise ne kadar ürkütücü?
Sormaya devam edelim isterseniz:
Kürtler meseleye ne kadar hakim? PKK, İmralı, Kandil, BDP, KCK ne kadar hakim?
Dindar Kürtler işin neresinde? Sürece nasıl bakıyorlar ve PKK'nın bir tür "Kürt iradesine ipotek koyması" karşısında ne düşünüyorlar?
Türkiye'nin eksen tartışmaları ile bu iş ne kadar alakalı?
Türkiye'nin bölgede etkin bir güç haline gelmesinden ve bu süreçte İsrail ile ilişkilerin sorunlu yapısından, bu mesele ne kadar etkilenmekte?
Türkiye bir yandan bölgedeki dağılmışlığı toparlamaya ve buradan kendine yeni bir güçlenme alanı oluşturmaya çalışırken, Kürtler üzerinden bir dağılma operasyonuna mı hedef kılınıyor? Yani bir kere daha kendi içinden mi vuruluyor?
Arap dünyası -daha çok halklar planında- şu anda, Türkiye'nin bölgedeki herkese kazandıracak olan bölgesel entegrasyon çerçevesinde yürüttüğü çabalara sempati ve umutla yaklaşıyor. Bölge bir anlamda, Osmanlı'nın çözüldüğü günlerin muhasebesini yapıyor ve çağın gereklerini de gören ama bu coğrafyadaki mazlumiyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan arayışlara yöneliyor. Bu konuda "Hangi Kürt"ün bakışı nasıl?
AK Parti hükümeti "Açılım"ın neresinde?
AK Parti hükümeti "Açılım"a, en önce içeride en kalbi entegrasyon gibi bir anlam kazandırıyorsa, bunu Kürtler'le samimi anlamda paylaşmanın çalışmalarını planladı mı?
AK Parti hükümeti ve devlet, toplumda "gittikçe meselenin kontrolden çıktığı" gibi bir endişenin oluştuğu kaygısını taşıyor mu?
Peki bu mesele CHP'de, MHP'de nasıl bir his uyandırıyor? CHP'nin yeni lideri "İşsizlik çözülür, terör biter" yaklaşımının, varıp "kimlik hassasiyeti"ne çarpması gerçeği karşısında ne düşünüyor?
MHP, kendi söylemlerinin, zaten oluşmakta olan en kötü şeyi, yani "çatışmacı iklim"i beslediği kaygısını bir an olsun aklına getirmiyor mu?
Daha pek çok soru sorulabilir. Ama bu coğrafyanın Türk, Kürt veya başkası... Tüm çocuklarının geleceği adına "kaygılar"ın büyüdüğünü anlatmak için bu kadar kafidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.