Terörün siyaseti
PKK bir terör örgütü mü?
Tabii ki terör örgütü.
PKK'nın bir siyaseti var mı?
Tabii ki var.
PKK'nın bir siyasi propagandası var mı?
Tabii ki var.
BDP bir siyasi hareket mi?
Evet, öyle.
BDP'nin siyaseti ile PKK'nın siyasetinin birbiriyle ilişkisi ne?
Biri legal planda, diğeri illegal planda aynı siyaseti yürütüyor.
KCK yapılanması diye bir gerçeklik var mı?
Evet var.
Bu yapı illegal bir yapılanma mı?
Evet, PKK'nın şehir yapılanması diye bilinen gizli ve illegal bir örgütlenme.
Bu örgütlenmenin BDP ile ilgisi var mı?
Bu örgütlenmenin BDP ile kesiştiği birçok alan var; siyasi ideoloji, yer yer kadrolar ve eylemler planında...
...
Şu yukarıdaki görüntü aşağı yukarı herkesin paylaşacağı bir görüntü. Bu görüntüyü BDP'lilerin bile "Kesinlikle böyle bir şey yok" diye yalanlaması mümkün değildir.
Ne yapar BDP'liler?
Derler ki:
- PKK Kürtler'in bir gerçekliğidir. O gerçekliğin kabul edilmesi lazım. "Sayın" Öcalan da öyle. KCK'ya yönelik operasyonlar siyasetin önünü kesiyor, silahlı hareketi zorunlu kılıyor.
Bu yaklaşımın altında, PKK-KCK-BDP adına yürütülen tüm hareketlerin zımnen sahiplenmesi var.
Burada kullanılan maske sözcük ise, "Barış." Ben hep, bugüne kadar yaptığım gözlemlere dayanarak, DTP-BDP camiasının tüm barış sözcüklerini kazıdığınızda altından savaş çıkacağı kanaatinde oldum. Üstelik onların bunu, insanların gözünün içine baka baka ve aldattıklarını bile bile yaptıklarını düşündüm.
...
Bu değerlendirmeden gelmek istediğim nokta, BDP'ye karşı yasal veya yasa dışı bir yaptırım uygulanması değil. Yani "Kapatalım bu partiyi..." noktasına geliyor değilim.
Ama bir süre önce Gülay Göktürk'ün yazısına yansıdığı şekilde medyada, liberal-sol- demokrat-ilerici ne derseniz deyin bir kesimin, "Kürtçü siyasi hareket"e hep biraz toleransla yaklaştığını, bu toleransın, o hareket terör örgütü ile iç içe geçtiği durumda bile devam ettiğini ve bunun, bu hareketin sağlıklı gelişimi için iyi bir etki yapmadığını düşünüyorum.
Bu tavırda, liberal-sol-demokrat-ilerici kesimin kurulu düzenle, sistem üzerindeki askeri etkinlikle, demokrasi dışı statükonun zayıflatılması yönelişi ile bir alakası bulunabilir. "Kurulu düzene kim muhalefet ederse makbulümüzdür" yaklaşımı, en uç oluşumlara bile göz kırpma eğilimine yol açmış olabilir.
Yine bu tavırda, tabii ki "Kürt sorunu" duyarlılığının da etkisi vardır. Belli ki Türkiye'nin böyle bir sorunu vardır. İçi, herkesin durduğu yere bağlı olarak farklı şekilde doldurulabilir ama nereden bakılırsa bakılsın, bir "mağduriyet" gerçeği bulunmaktadır. Bu, değişik dönemlerde devlet adına bile itiraf edilen bir sorundur. Bu mağduriyetin giderilmesi talebi, özgürlüğü, insan haklarını önemseyen herkesin gündeminde olacaktır.
Ama acaba, PKK-KCK-BDP işbirliğiyle yürütülen süreç, insan hakları- özgürlükler ekseninde destek gören bir noktada mıdır?
Yoksa eksen moda ifadeyle sağlıklı çizgiden çoktan kaymış mıdır?
Dağda terör.
Şehirde terör.
Çocukların cam-çerçeve indirmesinden başlayıp, belediye otobüsüne molotofkokteyli atmaya, çöp kutusuna bomba koymaya ve servis aracını havaya uçurmaya uzanan terör.
Ve terör marifetiyle, "Kürdistan coğrafyası" vs söylemiyle "ayrışma"yı derinleştirme, Türkler-Kürtler kampları oluşturma...
Ne diyordu Emine Ayna?
"Savaş Kürdistan (Artık böyle konuşuyorlar) dışına çıkacak. Gerçekler acıdır ve acıtır." Evet, "acıtır" diyor bayan milletvekili!
"Açılım bitti arkadaşlar" derken de aynı katı duyguların sözcüsü idi Emine Ayna.
Sorulacak soru şudur bugün:
- PKK, KCK'nın neresinde, KCK, BDP'nin neresinde ve bizim bilumum ilerici-sol-demokrat-liberal aydınlarımız bu hareketin neresinde?
Ne diyorum?
Tavrınızın bir yaptırım değeri olacaksa ki olabilir, bence "Ne yapıyor BDP?" yollu bir çıkış yapılmalıdır. Ben MHP'nin değil ama bugüne kadar "Kürt siyaseti"ne sempati ile bakan "bağımsız" çevrelerin bu çıkışının yaptırım değeri itibarıyla etkili olacağına inanıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.