Genel görünüm
Önümüzdeki günlerde yaşayacaklarımızın dünyadaki ve özellikle bölgemizdeki gelişmelerden bağımsız olduğunu düşünmüyorum. Bölgemizde yaşanacak çatışma ortamının alt yapısının hazırlandığına dair bazı gözlemlerim var.
Suudi Arabistan kralı Abdullah, Mısır Cumhurbaşkanı Mübarek ile görüşmesinin ardından Suriye’de Beşar Esat’la buluştu ve beraber Lübnan’a gittiler. Bunların bu ülkelerle ilgili sorunların çözümünde yardımcı olmak amacıyla yapıldığı söylense de, bana göre, farklı bir amaç taşıyor. Asıl hedef Araplar arasında dayanışma sağlamak ve mezhep farklılıklarından kaynaklanan gerginliği etkisiz hale getirip Arapları soy temelinde bütünleştirmektir. Böylece İran’ın bölgedeki etkinliği azaltılacak ve bir çatışma ortamında bunların İran safında yer alması önlenecektir.
Bir örnek olarak Hamas’ı alalım. Bu örgütte yer alan kişilerin bir dava uğruna savaştıkları söylenir ama buna biz ve benzerlerimizin dışında inanan kimse yoktur. Hiçbir geçim kaynağı olmayan bu insanlar bir ideal uğruna değil yaşamak için savaşmayı bir meslek olarak yapıyorlar. Sefaletin yanında zengin bir hayat süren bir avuç insana bir idealin savaşçıları olarak değil bir işletmenin yöneticisi olarak bakmak gerekir. Şimdi onları besleyen para kaynakları ve özellikle yaşamalarını sağlayan tünelleri kontrol eden Mısır, bu örgütteki İran etkisini kırmaya ikna ediliyor.
Araplar arasında bütünlük sağlandıktan sonra, bizi de yakından ilgilendiren, Kürtlerin konumunun ne olacağıdır. Bunun için Irak’ta hükümetin nasıl kurulacağına bakmak gerekir. Aylardır sürüncemede kalan bu sorun Araplar arası bütünleşmenin sağlanması için bekletildi. Bu konuda iki ihtimalin varlığından söz edilebilir. Eğer İran etkisinden uzak bir Arap koalisyonu kurulur, Kürtler dışarda bırkılırsa bu bir Arap-Kürt çatışmasının tahrik edileceği anlamına gelir. Bu gerçekleşmezse Kürtler yönetimde yer alır ve çatışma olmaz.
Türkiye’de Kürtlerin kimlik taleplerinin demokratik açılımla karşılanmasına rağmen artan terör eylemleri ve bunların Kuzey Irak’tan kaynaklanması çatışma tezinin yürürlükte olduğu anlamına gelir.
Bugüne kadar bölge Arapları meşgul eden ve başka hasım aramaktan alıkoyan İsrail- Filistin çatışmasının sona ermesi beklenir. Zaten Araplar bunlar arasında görüşmelerin başlamasına yeşil ışık yaktılar. Yeni çatışma modelinin Araplarla İran arasında olması beklenir ve bunun uçlarını yakında görürüz.
Bütün senaryolarda Kürtler bir figüran olarak rol alıyorlar ve aktör olmaları söz konusu değil. Yani bölgede tek başlarına bir güç olmaları ihtimali de hesap dışı. Bu durumda Türkiye içinde, oluşacak bölgesel büyük gücün eşit bir ortağı olma yerine, çatışmayı tercih etmelerini Hamas’ın rolüne benzetebiliriz. Ekonomik, askeri bir gücü olmadan, bölgedeki dengelerde rol almadan havada uçuşan sözlerin peşinde gitmeleri kullanıldıkları anlamına gelir ve sonuçlar ortaya çıkınca desteksiz kalırlar ve yaptıkları herşeyin bedeli itibarlı olmak ya da kötü gözle bakılmak biçiminde tezahür eder. Türkiye’deki tüm gerginliklere bu açıdan bakılırsa daha doğru bir analiz yapılmış olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.