Hangisi önemli
Ülkemizde siyasi tercihler genellikle inanmak üzerine kuruludur. Oysa inançtan da önemli saydığım gerçekleri bilmek her zaman ihmal edilir. Şu anda demokrasi inancı öylesine etkin ki olayların hangi projenin ürünü olduğunu kimse merak bile etmiyor. Projeden söz ederken bunun olumlu ya da olumsuz olduğunu söylemiyorum. Sadece nereye gidiyoruz sorusuna cevap arıyorum.
Mesela 27 Mayıs darbesinin kötü olduğunu söylemek yeterli değildir. O zaman ne olduğunun bilindiğini sanmıyorum ve şu soruları soruyorum: O günlerde ordu neredeyse tüm ihtiyaçlarını NATO örtüsü altında ABD’den sağlıyordu. Darbeden kısa bir süre öncesine kadar askerdim ve giydiğim ayakkabı bile ABD malıydı. DP’nin ABD karşıtı olduğunu gösteren hiçbir iz yoktu. Buna karşılık CHP lideri İnönü’nün ABD ve SSCB’nin etki alanı dışında bir Avrupa’nın kuruluşunu desteklediği biliniyordu ve “Yeni bir dünya kurulur Türkiye yerini alır” sözü ABD’ye karşı söylenmişti ve bu yeni dünya ile Avrupa Birliği’ni kastediyordu.
27 Mayıs darbesinden sonra sermaye çevreleri en küçük bir olumsuz tavır sergilemedi ve yeni Anayasa’nın sola açık olmasından bile rahatsız olmadılar. Bunun sebebi sonra anlaşıldı. Ansızın kurulan birçok sol örgüt ne CHP ne de sermaye karşıtı idi. Tek hasım olarak ABD’yi görüyorlardı ve bu ülkeyle iktisadi ilişkilerimiz SSCB’nin bile gerisindeyken onun emperyalizmine karşı mücadele ediyorlardı. Darbeden sonra orduda büyük bir tasfiye yaşandı ama bunun hangi kriterlere göre yapıldığı belli değildi.
Bugün Menderes ve arkadaşlarının idamını kınıyoruz ama bunun hangi siyasi hesaplarla yapıldığını ve bu kararı kimin aldığını bilmiyoruz. Buna darbecilerin karar verdiğini söylerseniz arkasında halkın olmadığını, demokrasi savaşçıları olarak bilidiğimiz müttefiklerimizin desteklemediğini kabul ederek ve sermayenin bunu desteklemesi için görünmeyen sebepler olduğunu gözardı ederek gerçekleri bilemeyiz. Şu anda bu darbenin tek sorumlusunun askerler olduğunu söyleyenler en güçsüz aktörü ön plana çıkararak asıl aktörlerin üstünü örttüklerinin farkında mı?
Bu darbenin blok içi rekabetin bir sonucu olduğunu, o günlerde en büyük güç olma yolunda olan ABD’ye karşı Avrupa’nın stratejik açıdan belirleyici rolü olan Türkiye’nin kontrolünü ele geçirmek için bu darbeyi planladığını söyledim ve gene aynı kanıdayım. Herkesin demokrasi mücadelesi yaparak ön plana çıktığı şu günlerde de eski alışkanlığımı sürdürüp sonuçlara bakarak sebepleri araştıracağım.
Bugüne kadar Türkiye’yi sınırları içinde korumak ve bunun temeli sayılan ideolojiyi değiştirmemek olan dünya görüşünün değişmesi sağlanıyor. Türkiye artık bölgesel bir güç olacağına göre bölgenin sosyal gerçeklerini kabul etmek zorundadır. Siyasi gücün ve buna dayanarak sağlanan bütünlüğün sosyal benzeşmeye değil siyasi güce ve bunu oluşturan faktörlere bağlı olduğunu kabul etmek gerekecektir. Mesela Kürt kimliğinin tanınmasının amacı ülke içinde ayrışma değil Kuzey Irak’la bütünleşmek olarak görülmektedir.
Yeni dönem tehlikeli sularda yelken açmaya benziyor. Ülkeyi yöneten siyaset ve uygulayıcı olan bürokrasi ortak hareket etmezse geminin batma tehlikesi bile vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.