Seni partiden kim ihraç etsin?
Süleyman Soylu, eski DP Genel Başkanı’dır... “46 ruhu”, “Menderes’in mirası”, “demokratlık” dediğimiz şeylerle imtizaç edebilmiş en sahici DP’lilerdendir.
Delikanlı da bir adamdır...
Soylu, referandumda “evet” oyu kullanacağını açıkladı.
Mantık çerçevesinde gerekçelerini de sıraladı.
Bunu yaptığı için de başına gelmedik kalmadı.
Önce DP’liliği meşkuk Hüsamettin Cindoruk’un hışmına uğradı, sonra da “ihraç” istemiyle disiplin kuruluna sevk edildi.
Şimdi Hüsamettin Bey’in disiplin kurulu memurları oturacak, parti disiplinine aykırı davrandığı gerekçesiyle Süleyman Soylu’nun DP’liliğine son verecek.
Diyecek ki, “Referandumda evet oyu kullanacağını söyledin. Senin DP’lilikle, Menderes’in mirasıyla, 46 ruhu denilen şeyle alakan kalmamıştır, var git kendi yoluna...”
Bu kadar kolay mı?
Kişiyi inançlarından, aidiyetlerinden, düşüncelerinden, politik tercihlerinden koparıp almak ve “Bundan sonra sen busun” demek bu kadar kolay mı?
Dahası, buna kimin hakkı var?
Peki, kendileri Menderes’in mirasıyla ne ölçüde örtüşüyorlar?
Daha doğrusu, örtüşüyorlar mı?
Mirasa konan eşhasa bakıyoruz ve iç açıcı bir manzarayla karşılaşmıyoruz.
Bunların yekûnunu, CHP’nin dümen suyunda hareket etmeyi marifet bellemiş ve “devletine” itaatte kusur işlemeyen birtakım “arkaik muhafazakârlar” oluşturuyor...
Ki, başı hepinizin bildiği üzere, muhterem Süleyman Demirel çekiyor.
Bir de yamağı var:
Hüsamettin Cindoruk.
İlk postmodern darbemizin mimarı olan Demirel, büyük umutlarla mirasın başına konuşlandırılmıştı ama mirasına konduğu adamlara (yani
DP’lilere) af gündeme gelince, ilk kirişi kıran kişi olmuştu.
Konunun tafsilatını Ferruh Bozbeyli’ye sorun, anlatsın...
Hüsamettin Cindoruk da, bize yıllarca “DP’liymiş gibi” yapan ama DP’yle de, Menderes’le de, 46 ruhuyla da ilgisi olmayan sıra üstü bir Demirelseverdir, başka da bir şey değildir.
Hüsamettin Bey’i yıllarca bize “Menderes’in avukatı” diye yutturdular.
Mahdum Aydın Menderes açıkladı da, öğrendik.
Değilmiş...
Menderes’in yargılanmasıyla ilgilenmiş, birkaç kez Yassıada duruşmalarında görülmüş ama Menderes’in avukatı değilmiş...
Bilakis, Menderes’e karşı kurulmuş Hürriyet Partisi’nin (ki, kurucularından biri de Coşkun Kırca’dır) ateşli müntesiplerinden biriymiş.
İşte bu Cindoruk, Menderes’in ocağında oturmuş, “demokratlık raconu” kesiyor.
Partiler referandumda taraf olabilirler. “Evet” ya da “hayır” kampanyası yapabilirler. Taraftarlarını ve üyelerini yönlendirebilirler... Ama hangi yönde oy kullanacaklarına ilişkin “grup kararı” alamazlar... Hele, “Şu renk oy kullanacaksınız” diye dayatmada hiç bulunamazlar...
Suçtur...
Hüsamettin Cindoruk’un partisi, hem taraftarlarına baskı yapıyor, hem de olmayan grup kararını gerekçe göstererek “ihraç” mekanizmasını işletiyor.
İki kere suç...
Eğer DP’den birileri ihraç edilecekse, o Süleyman Soylu değil, Hüsamettin Cindoruk olmalıdır.
Hüsamettin Cindoruk, çünkü, “Yerel seçimde oyumu Kemal Kılıçdaroğlu’na verdim” diyerek, ihracı gerektiren en temel suçu işlemiş, daha doğrusu bu suçu işlediğini itiraf etmiş bir siyasetçidir.
Üstelik, herhangi bir siyasetçi değildir.
DP’nin Genel Başkanı’dır...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.