Kasapyan Köşkü'ne kim çıkacak?
Bu ülkede yakın tarih yeni kuşaklara ya hiç öğretilmedi, ya da yalan öğretildi, yanlış öğretildi.
Mustafa Kemal Paşa Samsun'dan doğru Erzurum ve Sivas üzerinden Ankara'ya gelmişti ya, her yıl törenlerle kutlanır... Seymenler falan katılırlar...
Kendisine bir köşk tahsis edildi.
Elbette edilecek. Hergele Meydanı'nda ya da Taş Han'da yatıp kalkacak değil ya...
Bu köşkün şehir dışında bir "bağ evi" olduğu bilinir. Öyledir de.
"Bir Rum'un evi olduğunu" öğrettiler bize, biz de öyle belledik.
Hatta, bu Rum, paşayı o kadar severmiş ki, köşkü kendisi ona hediye etmiş, hibe etmiş... Rum vatandaş (o zamanlar vatandaş bile değil tabii, alt tarafı "Osmanlı tebaı"), Yunan ordusunu denize dökme çalışmalarını rahatça sürdürebilsin diye, Türk milliyetçilerinin önderine bahçe içinde köşk veriyor!
Biz de yemiştik. Daha doğrusu hiç üstünde durmamıştık, aldırmamıştık. Konuya önem vermemiştik.
Sonra büyüdük... ve kirlendi dünya! Hayır, kirlenmedi, büsbütün aydınlandı.
Hanya'yı Konya'yı öğrendik. Bazı gerçekler, bizden saklanan gerçekler kafalarımıza dank ettiler:
Çankaya Köşkü, aslında bir Ermeni eviymiş!
Kasapyan ailesinin bağ evi...
Tuhaf şey, Ankara'da bile Ermeniler... Vay vay vay, "harim-i ismetimize" kadar sokulmuşlar!
Peki, bu evi Atatürk'e Bay Kasapyan mı vermiş?
Hayır, vermemiş. Çünkü Bay Kasapyan, 1919 yılının aralık ayında ortalıkta yokmuş... Çünkü o sıralarda Ankara'da ne hikmetse hiç Ermeni kalmamışmış.
Kasapyan'ın köşküne 1915 yılında devlet el koymuş.
Neden el koymuş? Çünkü, başta Kasapyan ahparik olmak üzere, Ankara'nın bütün Ermeni nüfusu sırra kadem basmış...
Meğerse Erzurum Kongresi'nin yapıldığı bina da bir Ermeni mülkü değil miymiş?
Meğerse Heybeliada'daki Çarkçı Mektebi de öyleymiş... Hani manzarası mükemmel Halki Palace'ın da aslında Rum Ticaret Mektebi olduğu gibi.
1915 yılında "terkedilmiş" Ermeni mülklerinin ne yapılacağına karar vermek üzere İttihatçılar bir komisyon kurdular. Ben "ne yapılacağına" dedim, siz "Müslüman ve Türk eşrafa nasıl üleştirileceğine" okuyunuz.
Bazı Ermeni mülkleri bedava denebilecek fiyatlarla eşrafa satıldı, bazılarına devlet okul, hastane ve hapisane yapmak amacıyla el koydu.
Şimdi düşünün bakalım, Anadolu eşrafı niçin vargücüyle milli mücadeleyi desteklemiş? Niçin CHP ile, ancak 1946 yılında bozulacak bir ittifak kurmuş?
Müttefikler Anadolu içlerine gelip Ermeni mallarının hesabını soracak diye korkuyorlardı da ondan!
Bu arada Refik Halit Karay'ı da okuyun.
Refik Halit, Ankara'da el konulan Ermeni evlerinin pencerelerinden paldır küldür, tangır tungur sokağa atılan piyanoların tellerinin o piyanolar yakılırken, evet yakılırken çıkardığı sesleri anlatır...
1915 yılında Kasapyan Köşkü'nde bir de piyano var mıydı acaba?
Yeni Çankaya Köşkü'nde var. Atatürk'ün emriyle 1931 yılında Berlin'den getirtilmiş.
Atatürk çok şükür Enver'e de benzemezdi, Talat'a da.
Onun için, faşistler de sakın ola ki Atatürkçülük'ü Envercilik'e ya da Talatçılık'a benzetmeye çalışmasınlar! Artık yutmuyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.