Sen ne biçim sivil toplum örgütüsün?
Referandum sürecinde herkes eteğindeki taşları döküyor da, lüzumlu lüzumsuz her konuda açıklama yapan, icabında hükümet yıkan, icabında hükümet kuran bazı “sivil toplum örgütleri” susuyor.
TÜSİAD’dan söz ettiğim anlaşılmıştır...
Çıkarlarını, piyasanın çıkarlarına tevhid etmiş (tevhid etmesi gereken) bu örgütü, tam da “piyasa”nın istediği türden değişiklikleri içeren “anayasa değişikliği paketi” konusunda tuhaf bir pısırıklık içinde görüyoruz ve şaşırıyoruz...
Hayır, aslında şaşırmıyoruz...
Böyledir bunlar.
Önlerine atın inanç özgürlüğüyle ilgili kimi hususları; “İmam Hatipler, katsayı, Kur’an Kursları, din eğitimi” filan deyin, görün bakalım nasıl aslan kesiliyorlar...
Referandumda yoklar ama...
Niçin “evet” ya da “hayır” dememiz gerektiği konusunda bir fikirleri yok.
Bu örgütün Başkanı Ümit Boyner, “referandumun seçim havasına sokulmuş olmasından” şekvacı...
Diyor ki, “İktidar da, muhalefet de oylanacak anayasa değişikliğinden çok, genel siyaseti tartışıyor. Referanduma sunulan anayasa paketinin hazırlanışı ve içeriği ile ilgili görüşlerimiz kamuoyuyla daha önce paylaşılmıştır. Referandumdan çıkacak sonuç ne olursa olsun, Türkiye’nin yeni bir anayasaya olan ihtiyacı baki kalacaktır.”
Haklı...
Referandum, ucuz bir seçim kampanyasına dönüştü yahut dönüştürüldü.
İktidar da, muhalefet de, işin esasını tartışmıyor.
Peki kimin katkılarıyla böyle oldu?
Boyner’in bu konuda da bir fikri yok.
Paketin hazırlanışı ve içeriğiyle ilgili görüşlerini daha önce kamuoyuyla paylaştıklarını söylüyor ama bu görüşlerin ne olduğunu da bilmiyoruz... “Mırın kırın” eden bir iki mütereddit açıklama dışında, TÜSİAD’ın net tavrını hatırlamıyoruz.
Hadi, TÜSİAD bu kadarcığını söylüyor, bir iki utangaç açıklamayla işi ge
çiştiriyor.
Peki, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ne diyor?
Bu referandumda ne oy kullanacağız?
Niçin “evet” diyeceğiz, niçin “hayır” diyeceğiz?
Rıfat Bey’in fikri yok.
Daha doğrusu, ortalarda Rıfat Bey diye biri yok.
Bir ara “alternatif hükümet kurma çalışmaları” içinde görmüştük onu.
Bir defa da, Ergenekon tutuklamalarını kınarken, “böyle şeyler ancak darbe dönemlerinde olur, bu tutuklamalar kişilik onuruna saldırıdır” diye esip gürlerken müşerref olmuştuk. Sonra kaybettik.
Hep merak etmişimdir:
Hisarcıklıoğlu’nun başkanlığını yürüttüğü kuruluşta esasında ne iş görülmektedir?
Bazıları, bu kuruluşun, bir sivil toplum örgütü olduğunu söylüyor.
Öyle midir?
Daha önce de yazmıştım: TOBB’un “siyasi baskı grubu” işlevi görmek dışında, sivil toplumla, sivil toplum talepleriyle ne tür bir ünsiyet kurduğunu bilmiyoruz.
En azından ben bilmiyorum.
Bildiğimiz ve görebildiğimiz kadarıyla, bu örgütün sivil toplum talepleriyle arası pek hoş değil.
Bir yönüyle sermayeyi temsil eden bir örgüt bu... Fakat, çıkarlarını sermayenin çıkarlarıyla tevhid etmiş bu örgütün “sermaye”yle, sermayenin talepleriyle de pek ilgisi yok.
Hatta hiç ilgisi yok...
Sermayenin serbest dolaşımı, “yatırım güvenliği”, serbest piyasanın kendini gerçekleştirebilmesi konularında ne düşünmektedir?
Bunu da bilmiyoruz.
Sermaye güvenli vahalar arar... Bu örgütün, güvenli vahaların tesisine imkan veren “demokratikleşme ve anayasa değişikliği” konusunda ne düşündüğünü de bilmiyoruz...
İşin hazin tarafı şu:
Birçok tavrını bilmediğimiz bu örgüt, bir de “sivil toplum örgütü” diye pazarlıyor kendini...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.