Haliç’teki Simonlar, emniyet, MİT ve ordudaki imamlar!
Hanefi Avcı bir kitap yazmış. Yazar.
Esra Ceylan’da yemek kitabı yazmış.
Yazar.
Esra Ceylan yemek yapmayı biliyor.
Onun için yemek kitabı yazıyor.
Hanefi Avcı’ da yemek kitabı yazmış.
Ama onunkisi sadece çorba tarifi!
Her türlü kurumu, kişliyi, almış, tencereye atmış, karıştırmış, tatsız tuzsuz ve de ne olduğu belirsiz bir çorba çıkmış ortaya!
Demesi şu ki Sayın Avcı’nın, Fetullah Gülen Cemaati her kurum ve kuruluşta örgütlenmiş!
Ve bu kurum ve kuruluşları bir adet imam adı verilen kişi yönetiyormuş.
Örneğin, emniyetin en tepesinde Kozanlı Ömer şifre adıyla bilinen Osman Hilmi Özdil oturmaktaymış.
Kim bu Kozanlı Ömer peki?
Polis Sandığı’nın Ankara sigorta acentası!
Kozan doğumlu, 42 yaşında, Ankara’da oturuyor ve bütün emniyeti o yönetiyor!
Ordunun da MİT’in de imamları varmış?
MİT’teki imamın şifre adı da Sinan Bey?! Bakınız, bu iddialar somut
belgelere, tanık anlatımlarına dayanmıyorsa, sadece ve sadece dedikodu olarak kalmaya mahkumdur. Ve de çok vahim hatta tehlikeli sonuçlara yol açar. Çünkü kitabın yazarı Kaçakcılık ve Organize Suçlarla Mücadele eski daire bsaşkanı ve Eskişehir Emniyet Müdürü’dür! Sorumlu katlarda oturmuş, çok önemli görevlerde bulunmuştur. Onun için belgesiz, tanıksız, ad, yer,zaman açıklamadan sayfalar doldurursanız soru işaretleri oluşur, salt varsayımlara yönelir insan.
Bu ülkede Ergenekon’dan tutun da darbelere değin her türlü rezilliği tutup bir cemaatin yeraltı faaliyetleri olarak açıklarsanız, herşey çorbaya döner!
Kanıtsız yorumlar çok tehlikelidir.
Hemen size bir örnek:
Dink cinayeti konusunda ne İstanbul Emniyet Müdürlüğü ne de İstihbarat Daire Başkanlığı’nın kasıtlı bir kusuru vardır, diyor Avcı. Eksiklik ya da ihmal olabilirmiş de, kasıtlı bir şey asla yokmuş!
Şu anda yirmi küsur dava var ihmal ve kasıt üzerine açılan! Devletin içinde katiller aranıyor harıl harıl!
Daha başka birçok olay var ki, bunlar gerçekleri yansıtmıyor. Emniyetteki iki guruptan birinin yanında diğerininse karşısında duruyor Avcı. Olaylara nesnel yaklaşmıyor.
Bakınız tez,anti tez ve sentez yapabilmek örgütlü düşünmeyi, diyalektiğin ne olduğunu bilmeyi gerektirir. Ne yazık ki, Avcı bunu yapmıyor; sevdiklerini kolluyor, sevmediklerini karalıyor gibi geliyor bana. Ve ortaya bir çorba tarifi çıkıyor!
KILIÇDAROĞLU ALMAN’A ERDOĞAN’I ŞİKAYET ETTİ
‘Der Spigel’ e demeç veren Kemal Kılıçdaroğlu, “Başbakan’ın çıkışları sorun yaratıyor. Biz çağdaş bir ülkeyiz, yasalarımız da etnik konulardaki ilkelerimiz de batılıdır. Hükümet bu mirası yok etmek üzere. Ortaklarımızı ürkütüyor. Hükümet devleti eline geçirmeye başladı!” demiş.
Dahası Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’yi ‘İslam’laştırmasından’ kaygı duyduğunu da dile getirmiş, sorulan bir soru üzerine ve Türkiye’de, AK Partinin dünya görüşüne uymayan insanlara çok fazla baskı yapıldığını dile getirmiş. Ardından gelir dağılımınının en dengesiz dönemini yaşadığından, Tür
kiye’nin borçlarına değin ekonomik konulara dalmış.
Bunları tartışmayacağım.
Benim sorum şu: Varsayalım bunların hepsi doğru Kemal Bey. Siz iktidar olursanız ne yapacaksınız? Örneğin ‘partnerlerimiz’ dediğiniz ortaklarımızı nasıl rahatlatacaksınız? Gelir dağılımındaki bozuk dengeyi nasıl düzelteceksiniz? Borçları nasıl kapatacaksınız? Öne sürdüğünüz gibi Türkiye İslamlaştırılıyorsa, bunu nasıl durduracaksınız? AK Parti’nin sosyal politikaları İslami ilkelere dayanıyor diyorsunuz. “Devlet toplumsal yar
dım yapmıyor; sadece fakirlere sadaka dağıtıyor!” buyuruyorsunuz. Sizin toplumsal yardımdan anladığınız nedir?
Ben bu soruların yanıtlarını bekliyorum. Yalnız ben değil, herkes bekliyor. Salt eleştiri ; yapamazsın...yanlış...rezalet söylemleri ve yolsuzluk iddiaları. İyi hoş da, siz ne yapacaksınız beyefendi iktidara gelirseniz? Lütfedip bunu söyleseniz de rahat etsek hepimiz.
Siz bir işin nasıl yapılamayacağını, kendinize göre, pek güzel anlatıyorsunuz da....nasıl yapılacağı konusunda tek kelime etmiyorsunuz!
Neden acaba?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.