Bayram olmasaydı sorardım!
Kenan Evren darbe yapıp anayasayı ortadan kaldırdığında, “anayasayı korumakla” görevli kurumun üyeleri “darbeci paşaya teşekkür” kuyruğuna girmişlerdi.
Pakistan’daki yargıçlar kadar bile olamamışlardı...
İsmini “anayasa”dan alan kurum böyleydi de, diğerleri farklı mıydı?
Değildi...
Bütün üst yargı kurumu yetkilileri, 12 Eylül sabahı, “yeni hal”i onayladıklarını bildiren açıklamalar yapmış, Silahlı Kuvvetlerimizin bu şahane girişimini desteklemişlerdi...
Hadi diyelim ki her darbe kendi hukukunu dayatır ve “iş üzerinde” hiçbir darbenin meşruiyeti sorgulanmaz...
Fakat, darbe destekleme alışkanlığı sonraki yıllarda da sürdü.
Üst yargı kurumlarından birine başkanlık eden değerli bir zat, önceki gün çıktı, “12 Eylül anayasasının değiştirilmesine karşı olduklarını” söyledi; bu tasarruf çok yanlış olurmuş, hukuku zedelermiş, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırırmış, filan.
Hayır, bu sözleri anlamlandırmaya çalışmayacağım...
Konumuz bu değil...
Her şey kabak gibi ortada... Neresini anlamlandıracaksın ki?
Üst yargı kurumlarına vaziyet eden yargıçlarımız özetle şunu demek istiyorlar: “Kemalist sistemi yaşatan ve güncelleştiren darbelerdir. Biz bu yüzden darbelerin karşısında olmayız. Hatta, referanslarını Kemalizm’den alan her türlü darbeyi destekleriz, her türlü muhtıraya alkış tutarız...”
Diyeceksiniz ki, “Bu tavrın hukukla, hukukun üstünlüğüyle, hukuk devleti ilkeleriyle alakası yok...”
Doğru, yok...
Kimse de bu tavrı “hukuk”la telif etmeye kalkışmıyor zaten. Tavır sahiplerinin de böyle bir iddiası yok... “Hukuk”la maskelenen şey, sadece güç ilişkileri...
Neyse, dağıtmayalım... 12 Eylül anayasasını değiştirmenin çok yanlış olacağını söyleyen yargıç konuşmasını bitirdiğinde, gözler o yargıcı o makama atayan kurulun başkanına çevrildi.
Mutlu ve mütebessim bir çehreyle bakıyordu.
Çıkışta mikrofon uzatıldı kendisine... Referanduma sunulmuş anayasa değişikliği paketi soruldu.
Ne desin?
Mücadelelerinin sonuna kadar süreceğini söyledi.
Kimse de, “Ne mücadelesi? Parlamentodan çıkmış, halkoyuna sunulmuş bir anayasa değişikliğine karşı ne mücadelesi veriyorsunuz? Bu yetkiyi kimden aldınız? Yargının ayrıca, parlamentodan çıkan kararlarla savaşmak gibi özel bir görevi mi var?” diye sormadı.
Devam etti kurul başkanı:
Bazı siyasetçilerin “tavassut” için kendisine geldiklerini, gelenlerden birinin AK Parti Genel Başkan Yardımcısı olduğunu, böyle böyle elinde tam dört adet tavassut notu biriktiğini söyledi ve “iktidarın ne kadar da müdahaleci bir iktidar olduğunu” örneklendirmiş oldu.
Kimse de, “Tavassuttan yakınıyorsunuz ama oturup atama listeleri hazırladığınız eski bakandan hiç söz etmiyorsunuz? Elinizde Seyfi Oktay’a ait kaç adet tavassut notu var? Bunları da saklıyor musunuz? Atamalardan önce hangi kıramayacağınız siyasetçilerden telefonlar aldınız? Bir gün bunları da açıklayacak mısınız?” diye sormadı.
Bayram olmasaydı ben sorardım...
Hayırlısıyla bayram bitsin, 12 Eylül’e ulaşabilelim, oyumuzu kullanalım...
Daha çok konuşacağız...
Bu hamur daha çok su kaldırır...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.