Yüzeysellik
Siyasi analizlerin öngördüklerinin doğru ya da yanlış olması kadar derinliği de önemlidir. Yani gelişmeleri belirleyen faktörlerin doğru olması ve onların etkilerinin gerçek boyutlarıyla hesaplanması gerekir.
Mesela terörün uyuşturucu kaçakçılığıyla finanse edildiğinin söylenmesi yeterli değildir. Yasadışı faaliyetler dünyanın en büyük ekonomik sektörlerinden biridir. Bunun devletlerin kontrolü dışında olduğu ve tüm dünyanın onlarla mücadele ettiği halde başarılı olamadığını söylemek kaçakçıların hem devletlerden daha güçlü ve hem de akıllı organizasyonlara sahip olduğu anlamna gelir. Bu yüzden herhangi bir olumsuzluğuyla karşılaşmasak bile bu örgütleri bilmek ve yapıları hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Bu konudaki düşüncemi yazılarımda şöyle ifade ettim: Uyuşturucu kaçakçılığı devletler tarafından kontrol edilir. Eğer bu kontrol olmazsa her yerde yapay uyuşturucu imalathaneleri oluşur ve ne uyuşturucu ticareti ne engellenebilir ne de elde edilen gelirler kontrol edilebilir. Ayrıca uyuşturucu bağımlılarının tümünü tedavi etmeye sağlık kuruluşları yetmez.
Öyleyse yasa dışı gelirler gerekli yerlere tahsis edilir. Yani bir örgütün bu gelirden faydalanması kontrol eden gücün iznine bağlıdır. Bir yazımda kaçakçıların bağımsız müteşebbisler değil gelirden pay alan taşeronlar olduğunu söylemiştim. Yani ülkemizdeki terörün finansmanı örgütün değil tahsisi yapan gücün kontrolündedir. Afganistan’da afyon üretimin NATO’nun müdahalesinden sonra katlanarak artması nasıl açıklanabilir?
Terör konusundaki ikinci yanılgımız bölgede tek bir gücün egemen olduğunu düşünmektir. Yani her eyleme PKK markasını vurup başka bir gücün varlığını araştırmamaktır. Görünen manzara şudur: PKK dünyanın her yerinde örgütlenecek güce sahiptir. Avrupa’nın çeşitli yerlerinde büroları, ABD’nin işgali altındaki Kuzey Irak’ta kampları vardır. Bu ülkelerin hiçbiri terörü desteklememektedir ama demokrasi onların bu yerleri yok etmesini engellemektedir.
Olaya şöyle bakılabilir: Kürt sorunu Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesiyle ilgilidir. Bu konudaki hedef bir Kürt devleti kurmak olsa onun tüm çevresiyle çatışarak yaşaması mümkün değildir. Başlangıçta Kürtleri Irak’ın kontrolüne vermek ve geriye kalan Türkiye’nin daha zengin, sorunsuz ve kültür olarak homojen olacağı ve AB’ye böylece girmesi uygun olacağı düşünülmüştü. Bu proje ABD’nın Irak’ı dağıtmasıyla son buldu. ABD bizi düşündüğü için değil AB’nin güçlenmesini çıkarlarına aykırı bulduğu için bunu gerçekleştirdi. Şimdi Kuzey Irak’ın Türkiye ile yakınlaşması ama Kürtlerin gerektiğinde Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanılabilmesi amaçlanmaktadır.
Güneydoğu’da terörle mücadele adına geçmişte yapılanların amaçlananın tersi sonuçlar yarattığı gözardı edildi.
Stratejimiz şu olmalıdır: Hangi eylem yapılırsa yapılsın mücadelemiz eylemcilere karşı olacak ama bölge halkına daha yakın duracağız. Bu yakınlaşmayı bölücülük sayanlara oradaki halkın bizim bir parçamız olduğunu, hatalarını düzeltmenin de görevimiz olduğunu söyleyeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.