Hanefi Avcı ve vicdan!
İşte itiraf ediyorum: Hanefi Avcı meselesinde “acul” davrandım. Pişmanım.
Kendisini hiç tanımam...
Bazı gazeteci arkadaşlarla vaktiyle dirsek teması halindeymiş, onları enforme ediyormuş, “derin yapılanmamız” hakkında bilgiler veriyormuş, Susurluk’taki ilişkiler ağını ortaya çıkarmış, filan.
Bugüne kadar hiçbir polisten bilgi almadım. Sağa sola bilgi servis eden hiçbir polis tanıdığım olmadı. Bir polis merkezini ziyaret edip “Eee, hani benim belgeler?” demedim.
Dolayısıyla, bu ilişkiler nasıl kurulur, bilmem.
Kim kimi bulur, kim kimi manipüle eder, gerçekte kim kimi kullanır?
Bunu da bilmem.
Polisten gelen bilgilerin sıhhat derecesine ilişkin de bir fikrim yok. Uzak dururum böyle işlerden.
Hanefi Avcı’yı duyardım öteden beri. Bir cemaate mensup olduğu, çocuklarını bilmem ne kolejinde okuttuğu söylenirdi. Bu yönüyle de hiç ilgilenmedim. Bana ne! 28 Şubat sürecinde bir iki kez televizyonda izlemiştim. Hakkında çıkmış bir iki de yazı okumuştum. Eski işkencecilerdenmiş...
Bunun dışında tanımam.
Kitabına şöyle bir göz attım. Daha doğrusu, “ilgili” bölümleri okudum. Hrant Dink cinayeti hakkında yazdıkları hoşuma gitmedi mesela... Sanki ortada organize bir suç örgütü yokmuş ve Hrant “üç beş mahalle serserisinin” öfkesine kurban gitmiş gibi...
Darbe çeteleriyle ilgili değerlendirmelerini ise gevşek ve maleyani buldum.
Daha fazlasını bilen Hanefi Avcı niçin böyle yapıyordu?
Niçin bombaları, silahları, yer altına gizlenmiş mühimmatı ve faaliyetleri ayyuka çıkmış darbe çetelerini görmüyordu?
Buna bir anlam veremedim.
Kitabında bir de, çok tartışmalı bir “cemaat” bölümü var.
Kimine göre “intikam” duygularıyla, kimine göre de “daha tehlikeli olabilecek bir oluşumu ortaya çı
karma cehdiyle” kaleme alınmış “çok şahane” bir bölüm.
Suçlamanın odağına yerleştirdiği Fethullah Gülen cemaatiyle vaktiyle ne tür bir ilişki kurduğunu, hangi düzeyde “yakınlaştığını ya da uzaklaştığını”, şimdi müntesiplerle neyi paylaşamadığını bilemediğim için, bu konuda bir değerlendirme yapamayacağım.
Bana sorarsanız, ayıp bir işe kalkışmış.
Memleketin polisi var, savcısı var, hâkimi var... Bir kanun dışılık saptandıysa, “hukuk” çerçevesinde gereği yapılır. Yapılmalıdır... Dolayısıyla, kitap yazarak öç almayı anlamıyorum.
Kitabı sevmedim ama şu satırları çok beğendim: “Toplumsal yaşam için yıllarca düşman gördüğüm grup, düşünce ve örgütlerin aslında sağlıklı bir demokrasinin olmazsa olmazı olduklarını; modern bir toplum için asıl tehlikenin, her türlü muhalefeti yok etmeye odaklanmış olan benim savunduğum değerler olduğunu anladım...”
Hanefi Avcı burada “devleti koruma” refleksiyle hareket eden klasik sağ düşünceyi ve “devletçi bakışı” eleştiriyor. Çok iyi ediyor.
Böyledir bu işler...
Kendinizi “biricik” sayarsanız, ötekini yok etmeye koşullanırsınız.
Devlette sahiplik vehmeden biricikler de, sağcısıyla solcusuyla, bu ülkede çok kan döktüler, çok canlar yaktılar. Düşmansız yaşayamadıkları için sürekli düşman ürettiler.
Hanefi Bey geç de olsa doğruyu bulmuş. Darısı “diğerlerinin” başına...
Hakkındaki iddialara gelince...
Ne yalan söyleyeyim, ifadesini alıp serbest bırakırlar diye düşünüyordum.
Bence “tutuklama” kararı ağır kaçtı.
Hele, özel hayatıyla birlikte kamuoyunun “parçalamasına” terk edilmesi, hepsinden ağır kaçtı.
Suçludur, suçsuzdur bilemeyiz ama, bu kadarı da fazla...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.