Yürrüü
Stratejileri belli oldu. Önümüzdeki iki yıl boyunca neye saldıracakları anlaşıldı. "Türkiye batıyor, halkımız aç ve sefil" edebiyatı tutmayınca, "şeriat geliyor" palavrası sökmeyince yani şeriat sekiz yıldır bir türlü gelemeyince, "yetim hakkı yediler" gibi çirkin ve çapsız iddialar havada kalınca, "havuzlu villa" teranesi dönüp kendi adamlarına dokununca, tutacakları yol meydana çıktı: Başkanlık sistemini dillerine dolayacaklar.
Şimdiden yazmaya koyuldular. Referandumun hemen ertesi gün başladılar: "Başbakan padişah olmak istiyor!"
Eh, padişah aynı zamanda halifeydi ya... Eşek değilsen satır arasını anlarsın...
Başkanlık sisteminin bir tek Amerika'da yürüdüğünü, diğer ülkelerde "başkan baba" sistemine yani diktatörlüğe dönüştüğünü söylüyorlar.
Haklılar. Bizde başkanlık sistemi hiç olmadı ama Allah'a şükür yakın tarihimizde hiç diktatör de görülmedi!
Bünyemize aykırıdır efendim. Bize hiç uymaz.
Başkan olursa sonra densizin biri çıkar da onu "Milli Şef" ilan ediverir.
Recep Tayyip Erdoğan "ebedi şef", Abdullah Gül de "milli şef" mesela... Bırrr... Düşünmesi bile korkunç...
"Başkanın tarafsız olması gerekir oysa bu adam bal gibi partili" diyorlar ve diyecekler.
Evet, örneğin Atatürk ve İnönü hayatları boyunca hiçbir partiye üye bile olmamışlardı!
"Başkanın bir beyefendi olması gerekir, bu adam Kasımpaşalı" da diyeceklerdir.
Başbakan yardımcısının kafasına Anayasa kitapçığı fırlatan Ahmet Necdet Sezer gibi bir beyefendi, örneğin...
Belki "ruh sağlığının yerinde olması gerekir" de diyeceklerdir.
Nasıl yani, "kargalar geliyor" diyerek masanın altına saklanan Fahri Korutürk falan gibi mi?
Başkan, hükümet üyelerini kendi keyfine göre seçecekmiş...
Evet, Atatürk bakanları, hatta valileri, büyükelçileri bile asla kendisi seçmeye kalkmaz, hükümeti meclisin özgür iradesine ve memurların seçimini de ilgili bakanlara bırakırdı... Aslına bakarsanız mebusları bile seçmezdi de her vilayet seçime girecek kendi temsilcilerine kendisi karar verirdi...
Sistem "yarı başkanlık" olursa da bu sefer "kukla başbakanlar dönemi başlıyor" diye kızacaklardır.
Refik Saydam, Hasan Saka, Şükrü Saracoğlu, Şemsettin Günaltay falan gibi mi acaba?
Tövbe ıstağfirullah, yoksa Fahri Özdilek, Nihat Erim, Ferit Melen, Naim Talu, ya da Bülend Ulusu falan gibi mi?
Başkanı halkın seçmesine çok itiraz ettiler ama referandumda (bundan önceki referandumda) yüzde 70 çıkınca ağızlarını daha fazla açamadılar.
Oysa bu iş cahil halka, genç ve güzel mankenlerle ne yazık ki eşit oya sahip dağdaki çobana, göbeğini kaşıyan kısa bacaklı, kıllı ayıya bırakılır mıydı?
Bırakırsan sonra halk gider Cemal Gürsel ya da Kenan Evren gibi birisini seçiverirdi vallahi...
Bunlar halkın seçimiyle gelmemişler miydi? İşte buyurun. Biz ne dedik?
Halk ne biçim Cevdet Sunay'ın da arkasındaydı... Hatta Faruk Gürler'in de arkasındaydı da namussuz politikacılar mecliste taş koyarak başkan seçilmesini engellemişlerdi... Politikayı politikacılara bırakırsan işte böyle olurdu. Oysa halk Menderes asıldığı zaman ne biçim sevinmişti, değil mi yani? (Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Sayın Tansel Çölaşan öyle diyor.)
Cahil halk işte... Şöyle adam gibi Deniz Baykal'ı seçmez ki başkan diye, saygı duyalım...
Laf aramızda, Atatürk olsun İnönü olsun, hangi serbest seçimi kazanmışlardı yahu?
Ben bilmiyorum, bir hırt çıksın bana öğretsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.