Almanya Cumhurbaşkanı Türkiye’de
Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff’un ülkemizi ziyaretine bakış açımız, her zaman olduğu gibi, Almanya’nın ülkemizin AB üyeliğini desteklemesi konusundaki olumsuz tutumunu değiştirmeye çalışmamız oldu. Bu arada Türkiye-AB ilişkilerinin durumunu görüşmek üzere İngiltere’nin Avrupa’dan sorumlu Devlet Bakanı David Lidington da ülkemizdeydi. Her ikisi de ülkemizin Avrupa için çok önemli olduğunu ve mutlaka birlik içinde yer almamız gerektiğini söylediler.
Biz Avrupa ülkeleriyle ilişkimizi birlik içinde değerlendirdiğimiz için onlar da aynı dili kullandılar. Oysa artık AB’nin siyasi bir birlik olması ihtimali giderek azalıyor ve her ülke kendi politikasını oluşturuyordu. Yani Almanya, bizim zannettiğimiz gibi, üyeliğimizle değil, iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmekle ilgileniyordu. Türkiye’nin birlik için önemli olduğu, giderek güçlendiği ve bölgenin lideri olduğu yönündeki sözler doğruydu ama bu önem AB için değil her ülke için ayrı ayrı düşünülmeliydi. Avrupa’daki her güçlü ülke Türkiye ile yakınlaşmayı kendi ülkesi adına istiyordu.
Birliğe üyeliğimiz gerçekleşse bile yakın işbirliği içinde olacağımız ülkenin birlik içinde etkisini artıracaktık. Zaten yıllardır birliğin kapısında dolaşmamızın nedeni yetersizliğimiz değil birlik içindeki rekabetten kaynaklanıyordu. Yani İngiltere’ye yakın durduğumuz için Fransa ve Almanya’nın itirazı ile karşılaştık.
Birlik içindeki rekabet yeni değildir: İngiltere’nin üyeliğini Fransa üç defa veto etmiş ancak 1972’de üyelik gerçekleşmiştir.
AB’de üç ülke liderlik için mücadele etmektedir. Fransa nükleer gücü temsil ediyor. Geçmişte bu ülkenin Okyanus adalarında yaptığı nükleer denemeler ABD’nin itirazı ile kaşılaşmıştı. Almanya üretim gücünü temsil ederken İngiltere küresel sermayenin desteği ile finans gücünün temsilcisi oldu. Bu nedenle para birliğine katılmadı ve Avroya karşı kendi parasını kullandı.
Bugüne kadar İngiltere üyeliğimizi desteklerken Almanya ve Fransa’nın neden karşı çıktığı sorgulanmadı. Bunların değerimizi takdir edemediği, kültür farklılıklarından dolayı itiraz ettikleri düşünüldü. Oysa aynı gerekçeler İngiltere için de geçerliydi ama bu ülke üyeliğimizi hararetle destekliyordu. Aslında bize yönelik itirazın nedeni üyeliğimiz gerçekleşirse İngiltere’ye yakın olacağımızdan ve bu ülkenin birliğin lideri konumuna yükselmesine sebep olacağımızdan duyulan endişeydi.
Bugün Avrupa ülkelerinin ülkemize gösterdikleri yakınlığı AB üyeliği ile ilişkili görmek yanlıştır. Her ülke Türkiye’nin bölgedeki ve Dünyadaki etkinliğinin arttığını görüyor ve birlik adına değil kendi ülkesinin çıkarları açısından yakın ilişkiler içinde bulunmak istiyor.
AB’nin geleceği konusunda bir değerlendirme yapmamız, siyasal bütünlüğün sağlanıp sağlanmayacağı konusunda karar verip siyasetimizi buna göre belirlememiz gerekir. Bu konuda bazı ipuçları bulabiliriz. Mesela İngiltere ile Rusya çatışırken Almanya’nın yakınlık kurması bir çelişkidir ve bu durum her ülkenin kendi politikasını uyguladığı anlamına gelir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.