Hepsi okumamış çocuklar
Futbolun "kitle sporu" oysa basketbolun daha bir "okumuş insanların" işi olduğu hep söylenir ya...
Öyle ya, basket oynayanlar genellikle üniversite öğrencisi gençler, bir kısmı da Amerika'da okur... Bizimkiler de spor sayfalarını okurlar, bir de magazin ekine bakarlar, "manitasıyla" birlikte adı geçiyor mu?
Basketin seyircisi de daha bir okumuştur, futbol seyircisi genellikle lumpen.
Bu "sahaya" nasıl yansır?
Yeşil sahaya... Hani son zamanlarda hangi çemiş uydurduysa "rüyalar tiyatrosuna"...
Kızınca topu yere vurdurmak şeklinde yansır örneğin... Oysa bu yasaktır.
"Hakeme itiraz" şeklinde yansır ama bu daha çok "Türk okumamışlarına" özgü bir tepki biçimidir. En kütük yabancı oyuncu bile hakeme itiraz etmiyor. Hakem yüzde yüz haksız, kendisi yüzde yüz haklı da olsa etmiyor. (Kafasını iki yana sallamakla yetiniyor ama bu da bizim kültürümüzde, "beden dilimizde" yok, biz "hayır" demek için başımızı yukarı atarız, bir de "cık" yaparız.) Ona buna tükürmek, tekme atmak şeklinde de yansır (Fenerli "Çamur Yılmaz"ı hatırlayan var mı, bir Galatasaray maçında Metin Oktay gibi efendi bir adam bile dayanamamış buna bir yumruk atmıştı, Metin'in hayatında gördüğü ilk ve tek ve son kırmızı kart çıkmıştı...) Bir Metin daha vardı sonraları Galatasaray'da, bizim kuşaktan...
Okuyordu!
Yani, kitap okuyan bir çocuktu.
Solcu bilinirdi.
Bir ara "sendikal haklardan" falan sözedecek oldu, Galatasaray'da yaşatmadılar, Kayseri'ye gitti, sonra da ortalıktan kayboldu.
Şimdi ticaretle mi uğraşır, torununu mu gezdirir, bilemem.
Daha bir "entellektüel camiadır" ya bizimki efendim, yerseniz.
Ona bakarsanız Türk basınının kültür ve sanat servislerindeki çocukların bile "rock müziğinden" fazlasına kafaları basmıyor...
Benim aklım da şu "hoca muhabbetine" takılıyor.
Futbol dünyasında (dünyamızda) kolunu sallasan hocaya değiyor.
Bütün teknik direktörler hoca, bütün hakemler hoca, yan hakemler dahil.
Bütün spor yazarları hoca, bütün televizyon sunucuları hoca, programlara çağırılan ve para ödenen ya da ödenmeyen bütün yorumcular hoca...
Herifçioğlu sanki üniversitede kürsü sahibi! Üniversitede yok bu kadar hoca.
"Taktik vermek" futbol öğretmek değildir. Takım kurmak futbol öğretmek değildir. "Gol olur" demek futbol öğretmek değildir. "Şimdi artık daha fazla risk alacaklar" diye kehanette bulunmak futbol öğretmek değildir.
Nereden kaynaklanıyor bu kompleks?
Okumamışlıktan.
Çocuğun hayatında, zorunlu olarak bitirdiği ilkokulun öğretmeninden başka hocası hiç olmamış ki...
O da okumuşlar gibi bir ya da birçok hocaya sahip olmanın özlemi içinde, üzerinde "otoritesi" bulunan herkese hoca diyor.
Vallahi bize de demiyorlar mı, köşe yazarlarına?
"Ben hoca değilim" diye terslemeyi yani ayıp etmeyi göze alıyorum, bu sefer de "ıstağfirullah hocam" yanıtı hazır.
Çocuk dedim, aklınıza futbolu "oynayan" geldi tabii.
Bu aşağılık kompleksi yoksa esas olarak medyanın spor servislerinden mi fışkırmıştır, hoca muhabbetinin asıl mucidi yoksa onlar mıdır, bir düşünün.
Hani şu, bir takım ötekini yenince "abandone etti" yazan, bunu da beceremeyip "abondone" yazanlardan sözgelimi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.