Analog dünya ile dijital dünya karşı karşıya...
Doğuş Grubu adına Ferit Şahenk ve Erman Yerdelen'in davetlisi olarak Ottoman'da akşam yemeğindeyiz.
Yuvarlak masada analog dünyanın liderlerinden biri olan The New York Times'in yayıncısı ve başkanı Arthur Sulzberger Jr, onun tam karşısında da dijital dünyanın liderlerinden biri olan Turkcell'in CEO'su Süreyya Ciliv oturuyor.
Masada Şahenk ve Yerdelen'den başka bizim dünyamızdan Vuslat Doğan Sabancı ve Ertuğrul Özkök de var.
Aslında Sulzberger'i "Analog dünya"nın bir insanı olarak sunmam belki hatalı bir değerlendirme.
The New York Times gazetesi ne kadar kâğıda, mürekkebe, baskı makinelerine yani kilo ve metre ile ölçülebilen şeylere bağımlı ise, internetteki varlığı ile dijital dünyaya da girmiş bir kuruluş. Siberyadaki (veya webdeki) dijital platformları ile de milyonlarca kişiye ulaşıyor, bu platformdaki varlığını reklamlar ve abonelikle paraya çevirmeyi hedefliyor.
Yani tüm yazılı basının olduğu gibi bir ayağı kâğıda, diğer ayağı da internete basıyor The New York Times'ın.
Buna karşı Süreyya Ciliv'in Turkcell'i tüm varlık sebebini dijital dünyaya dayamış.
Dijital dünya
Düşünceler, sesler, bilgiler ve görüntüler sanal âlemde iletiliyor.
Kâğıda basılı gazeteler her gün kamyonlara yükleniyor, dağıtıcılar en uç bayilere kadar taşıyor bu gazeteleri.
GSM cep telefonlarının gelirlerinin kaynağı ise kiloyla metreyle ölçülemeyen, elle tutulamayan, "byt"larla ölçülebilen varlıklardan oluşuyor.
Siz İstanbul'dan bir tanıdığınızı cep telefonunuzdan arıyorsunuz.
O kişi mesela Hong Kong'da sokakta yürürken, uydulardan iletilen arayışınız onu buluyor.
Yazılı basında dijital iletişim teknolojisinin birlikteliğini de, akıllı cep telefonunuzda, laptop'unuzda, iPad'inizde görüp kullanıyorsunuz.
Bu araçlarla gazeteleri oluşturan yazılara, haberlere ulaşırken, Facebook ve Twitter gibi platformlardaki milyonlarca insan da, medya dünyasına hariçten katılıyorlar.
Böyle bir cümbüş var bu yeni iletişim dünyasında.
Ama biz gazetecileri doğrudan ilgilendiren bir başka gerçek de var.
Bütün bu iletişim çağının devrimlerine karşın, biz gazeteciler hâlâ "Kâğıt"a bağımlıyız.
Gazetelerin internet sitelerinin ilan gelirleri, kâğıda dayalı satış ve reklam gelirlerinin yanında hâlâ solda sıfır düzeyinde.
Gazetelerin açmazı
Yani internet siteleri ile daha geniş kitlelere ulaştırdığımız haberlerimiz, yazılarımız, fotoğraflarımız, hâlâ kâğıda basılı gazetenin sağladığı satış ve reklam gelirleriyle fonlanıyor.
Yani emeğimizin karşılığı olan maaşlarımız, kâğıda basılı gazeteler tarafından veriliyor.
Bu gerçeği konuşurken Ertuğrul Özkök önemli bir noktayı vurguladı.
"Kâğıdı daha cazip hale getirmek zorundayız. Gazeteleri daha fazla okunur, aranır hale getirmeliyiz. Mesleğin varlığını internetle sürdürmek henüz mümkün değil" dedi Özkök.
Tabii bu doğru bir gözlem.
Tirajların artmamasının sebeplerini irdelemek şart.
Fonksiyonel gazetecilik
Ancak bu noktada seçilen tiraj artırma yöntemlerinin de tartışılması gerekiyor.
Gazete okumak okuyucunun yaşamına kolaylıklar ve imkânlar da getirmeli.
Yani "Fonksiyonel gazetecilik" e ilişkin tek aracın reklamlar olması yeterli değil.
"Tüketici avukatlığı" mesela bir yeni yöntem olabilir yazılı basının tiraj sorununa karşı.
O akşamki masadan bir başka not da şu olabilir.
Arthur Sulzberger Jr, The New York Times'a sahip olan ailenin dördüncü kuşak üyesiydi. Onun çocukları da gazetecilik yapıyormuş. Yani beşinci kuşağa dayanmış aynı gazetenin patronu olan aile.
Vuslat Doğan Sabancı ise, Doğan ailesinin basındaki ikinci kuşağındandı.
Ona Osmanlı'nın "Türkiye'de malın, Karadeniz'de gemin, Romanya'da karın olmasın. Hiçbirini elinde tutamazsın" şeklindeki atasözünü hatırlattım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.