Genel durum
Akademik hayatımın başından beri ekonomiyi sadece parasal büyüklüklerle inceleyip buna göre karar vermenin yanlış olduğunu düşünürüm. Parasal büyüklüklerin arkasındaki üretim ve üretilenlerin cinsinin de önemli olduğunu da göz ardı etmem. Mesela ülkemizin petrol ithali, bir nedenle, imkansız hale gelirse kaybımız petrolün değerine eşit olmaz tüm ekonomi çöker.
Önümüzdeki dönemi, dünya ölçeğinde değerlendirirsek, ilginç bir tablo ile karşılaşırız. Dünyanın büyük ekonomilerinin önemli bir bölümü enerji ve hammade açısından dışa bağımlıdır. Eğer bir savaş olsaydı taraflar birbirinin bunları üreten tesislerini imha etmeye çalışırdı. Bugün bu ülkelere savaş açmadan onların ekonomisini çökertmek mümkün. Mesela Ortadoğu’da bir savaş çıkarsa, büyük güçlerin hiçbiri ile savaşmaya gerek kalmadan dışa muhtaç olan ülkeleri dize getirebiliriz.
Meseleyi başka bir açıdan da değerlendirebiliriz.Mesela ABD ile Çin savaşmasa ama ABD Çin’den ithalatını sıfırlasa ABD’nin ekonomisinde ciddi hiçbir sıkıntı olmaz sadece tüketiciler hiçbir önemi olmayan bazı mallardan mahrum kalır ama Çin ekonomisi büyük ölçüde geriler.
Bu açıdan değerlendirdiğimizde ABD muhtaç olduğu maddeleri ya kendi topraklarından ya da kolayca kontrol edeceği alanlardan sağlıyor. Irak ve Afganistan gibi ülkelere müdahalesi kendi ihtiyaçlarını güvence altına almak değil başkalarının ihtiyaçlarını kontrol etmek amacı taşıyor. Benzer bir durum Rusya için de söylenebilir. Enerji ve gıda gibi vazgeçilmez ihtiyaç maddelerini ülkesinde üretiyor, ayrıca diğerleri ihtiyaçlarını kaşılamak için ona muhtaç. Kendime bir soru soruyorum: Bu iki ülkenin politik birliktelikleri bu güçlerini kullanarak dünyaya yeniden egemen olmak amacı mı taşıyor. Ayrıca her ikisinin askeri güç açısından en büyükler olması askeri bir tehditle karşılaşmalarını engeller mi?
ABD’nin önümüzdeki dönemde çatışma politikası izleyeceğini düşünüyorum. Bu kendisinin katıldığı değil bölgesel ve iç çatışmalar biçiminde olması mümkün görünüyor. Bu durumda ABD ve Rusya dışındaki ülkeler büyük zarar görürler.
Türkiye’nin güvenliğini bu kriterlere göre belirlemeye çalıştım. Türkiye’nin dış ekonomik gelişmelerden en az etkilenmek için bir ekonomik çekirdek oluşturmasını ve bunun gıda ve enerji üzerine kurulması gerektiğini yazdım. Kürt sorununu bile hep bu açıdan değerlendirdim. Kürtleri bir bütün olarak düşündüm ve Irak’ta Türkmen politikasının yanlış olduğunu, Kürt ve Türkmenlerin birlikte hareket etmesi gerektiğini, bunun hem enerji güvenliğimize hem de iç bütünlüğümüze faydası olacağını ifade ettim. Ancak kimse olaylara bu açıdan bakmıyordu. Milliyeçilik, bölünme fobisi ve bunları kullanan dış odaklar sorunu bütünleşme değil ayrışma problemine çevirdiler.
Siyasetçilerin karşılıklı hakarete varan söz söyledikleri, en büyük sorunumuzun baş örtüsü olduğu, güvenliğimizin Silivri’den sağlandığı bir dönemde sözlerimin önemli sayılmayacağını biliyorum. Sadece dünyada büyük ve stratejik hesap yapan odakların da bulunduğuna işaret etmek istiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.