Kıyafet Hürriyeti
İddia şu: İnsanlar örtünme, açılma, kiyafet seçme konularında serbest olsunlar, kimse onlara baskı yapmasın; bunun olabilmesi için de 18 yaşına kadar ana babalar onların örtünme (tesettür) ve kıyafet seçme isteklerine, tercihlerine müdahale etmesinler.
Bu iddia şu varsayıma dayanıyor:
İnsanlar 18 yaşlarına kadar başkalarının tesirlerine açıktırlar, akılları ermez, direnme güçleri yoktur, ama bu yaştan sonra kimsenin tesiri altında kalmazlar, seçimlerini hür olarak yaparlar.
Bu varsayım gerçeğe uymadığı için iddia da dayanaktan yoksun kalmaktadır.
Doğru olan, hayatın gerçeğine uygun bulunan durum şudur: İnsanlar her yaşta, her konuda başkalarının (etki alanlarının) tesirine açıktırlar. Bütün tercihlerinde akıl ve iradelerini etkileyen, yönlendiren amiller, güçler, etki odakları vardır. Bütün bunlara karşı direnecek ve yalnızca akıl, vicdan ve imanlarının emrettiğini yapacak insanlar nadirdir, ayrıca akıl ve vicdan da hür olarak oluşamaz.
Kıyafet örneğini alalım.
Erkek olsun kadın olsun kıyafet seçenler, rengi, şekli, ölçütleri bakımından önce modanın tesiri altındadırlar. Arkasından iklim şartları, örf, adet ve âdâb gelir.
Hürriyeti kişinin akıl ve vicdanına göre serbest iradesiyle seçim yapma imkanı olarak tanımlasanız bu takdirde akıl ve vicdanın nasıl oluştuğunu, beyaz kâğıdın (fıtratın) kimler tarafından nasıl doldurulduğunu düşünmeniz gerekir.
İnsanların temel değerlerle ilgili inançları ve önkabulleri vardır. Bu dindarlar için de, dinsizler için de sözkonusudur. Bütün seçimler (adına akıl deyin, vicdan deyin, iman deyin) işte bunların, önceden kabullendiği temel değerlere tâbidir; mutlak hürriyet diye bir şey yoktur.
Sözü örtünmeye getireceğim.
Türkiyede resmi ve genel eğitim ülkenin özel ideolojisi, buna ek ve bununla sınırlı olarak demokrasi ve insan hakları çerçevesinde planlanıyor ve uygulanıyor. İnsanlara bir yandan modernizm bir din gibi telkin ediliyor, diğer yandan -modernizmin uzantısı olarak- dinin etkisine karşı tavır alınıyor, hayat alanlarının dinden arındırılması için özen gösteriliyor. Çocuklar ve gençler 18 yaşlarına kadar işte bu baskın etki altında yetişiyorlar.
Peki hürriyet nerede?
Kamusal alanda tesettürü yasakla, öğretmenin başını zorla aç, medya ve sanat yoluyla örtünmeye karşı etkili bir propaganda yürüt, örtünenleri öcü böcü olarak göster, bütün bunlar baskı olmasın, hürriyete aykırı olmasın, bütün bunlara dayalı olarak çocuğun ve gencin seçimi "hür seçim" sayılsın, ama sıra dindar ebeveynin inancına göre çocuğunu eğitmesine gelince "baskıdan, insan haklarından" söz edilsin! Bu düpedüz çifte standarttır.
Bugün ABD gibi ülkelerde ana babaların çocuklarını devletin, başka inanç ve ideolojilerin etkisinden uzak tutabilmeleri için okula göndermeme, evlerinde ders verip/verdirip imtihanlara sokarak öğrenim yaptırma hakkı tanınmıştır.
İnsan hakları belgelerinde de ana babalara, çocuklarını kendi dini inancına göre eğitme hakkı verilmiştir.
Çocuk hiçbir yerde hür değildir (büyüklerin hür olup olmadıkları da tartışmaya açıktır), eğer bir telkin, bir yönlendirme, bir eğitme olacaksa bırakın da bunu ana babalar yapsın ve onlar seçsinler.
Not: Kurban Bayramınızı tebrik eder, dünyamız ve ülkemiz için hayır ve berekete vesile olmasını Mevlâ'dan dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.