Engin Ardıç

Engin Ardıç

Trbnl kzlr

Trbnl kzlr

Cem Yılmaz'ın yeni bir DVD'si çıkmış, görür görmez saldırdım, kendi kendime bayram hediyesi aldım. Bayram olsa da olmasa da, Allah'ın emri, üzerinde "CMYLMZ" yazan herşey hemen alınacak, kaç lira olduğuna da bakılmayacak!
O da bunu bildiği için, yakında üzerinde kendi markası bulunan T-Shirt, anahtarlık ve araba camı sileceği gibi ürünleri piyasaya sürmeye başlayabilir. Belki de vardır.
Bu kez, çeşitli üniversitelerde öğrencilerle yaptığı sohbetleri "DVD'leştirmiş", hani bizim yazıları "kitaplaştırmamız" gibi...
Bunu da açık açık söylemiş çocuklara, "bilet kesemediğimiz için para kazanmanın yolunu böyle bulacağız" demeye getirmiş. Bu sohbetler üniversitenin anfisinde "ayaküstü" düzenlenmiş şeyler değil, sahne dekoruyla, ses ve ışık düzeniyle, belki yirmi kişilik ekibiyle, hazırlığı çok önceden yapılan (yapımcılığını da ağabeyi Can'ın üstlendiği) çok profesyonel "prodüksiyonlar"... Bildiğimiz (ve çok da sevdiğimiz) "Cem Yılmaz şovlarının" bu sefer sinemanın olanakları değil, üniversite ziyaretinin olanakları kullanılarak gerçekleştirilmiş "versiyonları"...
Kızmasın, ben onu hem çok seviyorum hem de çok gülüyorum. Memişhanede gösteri düzenlesin gene seyrederim (hemen lafı saptırma oğlum Cem, aklına gelen şeyi kastetmedim, benim o tarafım yoktur.) Olayın ticari boyutunu hiç inkâr etmediği için de, içeri girmeden önce çocuklardan imza almış, "bunun DVD'si çıktığında kendimi görünce para mara istemeyeceğimi kabul ve taahhüt ederim", imza, Mühendislik 2'den Tuğçe.
Haklıdır. Biz o üniversite söyleşilerinde konuşmacıyı tahrik edip sinirlendiren ve sonunda dayanamayıp küfür ettirip hemen tazminat davası açan uyanık gençler de gördük, harçlık çıkarmanın pek dürüstçe olmasa da zekice bir yoluydu...
Güzel şeyler söylemiş. Bomba gibi esprileri gene peşpeşe sıralamış. Herşeyden önce, bilim-kurgu filmleri yönetmeni Roland Emmerich hakkında beslediğim hislere "bire bir tercüman" olduğu için kendisine teşekkür ederim.
Fakat tuhaftır, sinemada ya da sahnede (ya da isterse üniversite kürsüsünde) sunturlu küfür edince Cem büyük sanatçı oluyor da, bu naçiz ağabeyi onun binde birini ve üstelik çok da masum kelimeleri yazmaya kalkınca küfürbaz yazar...
Zarar yok. Biz ikiyüzlülüğe bağışıklık kazandık bu ülkede, şerbetlendik.
Üniversite gençlerini nasıl mı buldum?
Her huysuz ihtiyar gibi "çok hışır" buldum tabii! Nerede efendim bizim zamanımızın gençliği (yerseniz)...
Fakat bir şey dikkatimi çekti.
Cem Yılmaz'ı seyredenler arasında "türbanlı kızlar" da vardı...
Çoğunlukta değildiler. Azınlıktaydılar.
Ama belden aşağı şakalara da kıkır kıkır gülüyorlardı...
Yani Kemalist arkadaşlarının liberal gazeteci ve yazarlara yaptıkları gibi yumurta atmıyorlardı, "vay zındık" diyerekten... "Susturun bu adamı" diye terbiyesizlik etmiyorlardı...
Başbakanın özlemini çektiğini söylediği görüntü gerçekleşmişti: Başı açık bir kızla başı örtülü bir kız yanyana oturuyorlar, aynı şeylere gülüyorlar, aynı şeyleri alkışlıyorlardı.
Bu iş "fiilen" çoktan çözülmüş de Türk basını laga lugasını yapıyor.
Çözülmesini hazmedemiyor da ondan. Bu sorun çözülürse sonra hükümete nasıl saldıracak da para kazanacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Engin Ardıç Arşivi