Diplomat değil, dedikodu kumkuması...
Amerikalı diplomatların bu kadar dedikoducu olduğunu bilmezdim. Önünü arkasını düşünmeden ne duydularsa Washington'a bildirerek âmirlerini etrafta dolaşan dedikodular hakkında bilgilendirmeyi ihmal etmemişler... Bunu yaparken de görevli oldukları ülkedeki diğer meslektaşlarından da dedikodu desteği almışlar...
Meselâ bir Türk diplomattan...
Herkes harıl harıl Ankara çıkışlı belgeleri hatmettiği için farkına varan olmadı; oysa bir başka ülkeyle ilgili belgelerden birinde bizden bir diplomatın aktardığı 'dedikodu' da yer alıyor.
Orta Asya'da bir ülke... Bir grup diplomat oturmuş "Ne olacak bu memleketin hali?" tatlılığında sohbet ediyor... Konu kaçınılmaz olarak 'yolsuzluklara' geliyor ve ülke cumhurbaşkanının damadı da oklardan nasibini alıyor. Biri, "Damat Bey'in İngiltere Kraliçesi'nin küçük oğlu Andrew ile arası çok iyi" deyip ekliyor: "Andrew'un bir türlü elinden çıkaramadığı Surrey'deki Sunninghill Park mâlikânesi için 15 milyon Sterlin ödedi Damat; piyasa değerinin tam üç milyon Sterlin fazlası..."
"O da bir şey mi" diyor bir başka diplomat ve şu öyküyü anlatıyor: "2007 yılı Damat'ın 41. yaş günüydü. Elton John'u çağırıp bir gecelik konser için bir milyon Sterlin ödedi." Bir başkası atılıp, "O da bir şey değil" deyip başka bir öykü anlatıyor: "Karısının Ağustos ayındaydı doğum günü, şarkıcı Nelly Furtado çağrıldı; ona ne ödendi, bir bilseniz..."
İşte o noktada artık bizim diplomat da kendini tutamıyor ve dedikodulara 'bizden' bir katkı sağlıyor: "Bodrum'da lüks mesken inşa eden bir şirketten herbirine 4 – 5 milyon Dolar ödeyerek çok sayıda villa satın aldı Damat Bey; sonra da bunları ailesinin fertleriyle yakın dostlarına armağan etti."
ABD'nin o ülkedeki büyükelçisi Richard Hoagland da, yemiyor içmiyor, sofra başında yapılan bu geyik muhabbetinde anlatılanları raporlaştırıp Washington'a gönderiyor. 2009 Nisan ayında çektiği telgrafın en başına da şu satırları yazmayı ihmal etmiyor: "Bu ülkenin bürokrasisinde yolsuzluk diz boyu. Yüksek memurların çoğu maaşlarıyla sağlayamayacakları bir hayat tarzına sahip. Çoğunun eşleri veya başka akrabaları üzerine kayıtlı şirketlerden geliri var; bazıları ise düpedüz devleti soyuyor..."
Bu rapor, bizim geveze diplomatın adıyla birlikte, Wikileaks belgeleri arasında yayımlandı.
Tatiana Gfoeller ABD'nin Orta Asya'daki bir başka büyükelçisi. Altı dil bilen, görmüş geçirmiş bir diplomat. O da başka konukların hayret dolu bakışları altında izlediği bir sofra geyiğini aktarmış Washington'a. Muhtemelen kendisi başka bir masada otururken yandaki İngiliz konuklara kulak vererek...
İngilizler Prens Andrew ile birlikteymişler. Hepsi de o ülkeyle iş yapan işadamlarıymışlar. Ağzını açan ülkedeki yolsuzluklardan söz ediyor ve "Erkeksen rüşvet vermeden iş yap bakalım" diyormuş; "İşlerimizi çok kolaylaştıracağı için içimizden geçmiyor değil, ama biz kimseye rüşvet vermedik" demeyi de ihmal etmeden...
Amerikan büyükelçisi, "Cumhurbaşkanı'nın oğlunu rüşvetçi olarak andıkları bu konuşmalar herkesin işitebileceği bir biçimde, bir otelde ve kalabalık yemek saatinde yapılıyordu" diye not düşmüş bu İngiliz gevezeliğine...
Moskova'da kadın konularına özel merak duyan bir diplomat olmalı; çünkü ABD Büyükelçiliği'nden Washington'a gönderilen raporlarda tepedeki kadınlarla ilgili sulu bilgiler de yer alıyor. Rusya Devlet Bakanı'nın eşi Svetlana Medvedeva'nın "Yöneticiler arasındaki kamplaşmada gerilimi artıran bir unsur" olduğunu ve "Pek çok dedikodunun odağında bulunduğunu" yazmış gönderdiği bir bilgi notuna.
Dedikoduya meraklı Moskova'daki Amerikalı diplomat şu 'önemli' bilgiyi de göndermiş âmirleri okusun diye: "Devlet Başkanı Medvedev'in eşi, kocasına sadakat göstermemiş olan görevlilerin bir listesini çıkartmış, ilk fırsatta cezalandırılmaları için..."
Aynı kişi bir başka devletin başının eşiyle ilgili de bir şeyler duymuş. O da raporda: "Devlet Başkanının eşi o kadar çok estetik ameliyat geçirmiş ki, uzaktan bakınca kızlarından biri sanılabiliyor, ama yüzünü de bu sebeple oynatamıyor..."
Şaka gibi, değil mi?
Moskova'dan çekilen tekgraflardan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un da meraklı turşucu tadında biri olduğu anlaşılıyor. Clinton'un merak ettiği konu şu: Acaba Putin ile Berlusconi arasında fark edilen özel yakınlığın başka bir sebebi olabilir mi? Diplomatlara, "Araştırın bakalım, bu ikili ayrıca iş ortağı mı, ortak ticari projeleri var mı?" talimatını göndermiş...
İlk görüşmelerinde Putin veya Berlusconi merakını doğrudan giderir Clinton'un artık...
Ne kadar dedikoducuymuş şu Amerikalılar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.