Prens, Korkut, Clarissa ve diğerleri...
Bir lise öğrencisinin ödev konusuymuş...
Beni edebiyata bağlayanın ne ya da kim olduğunu sordu.
Hiç duraksamadan "Prens Mişkin" cevabını verdim.
Kafası karıştı...
"Nasıl yani Haşmet Abi!" dedi. Sanırım benim bir prens akrabam falan olamayacağına göre herhalde yanlış işittiğini düşündü.
"Yok canım" dedim. "Mişkin, Dostoyevski'nin Budala romanının kahramanı!"
Dokuz, on yaşlarındaydım!
Geceleri annemin kitaplığından "bana göre olmadığı söylenen" kitabı gizlice çıkartıp okuyor, sabaha karşı tekrar yerine koyuyordum.
Düşünüyorum da...
O koyu mor rengi ciltli kitapta Prens Mişkin'le tanışıp çarpılmasaydım, bir de Natalya Filipovna'ya âşık olmasaydım...
Kendimi erkenden edebiyatın derin sularına bırakır mıydım acaba? Bilmiyorum.
Ama edebiyat tutkunlarının dünyasında yazarlar kadar roman kahramanlarının da belirleyici bir yeri olduğundan adım gibi eminim.
***
Roman kahramanı dedim de...
Çeşme popüler bir tatil yöresi olmadan önceki zamanlarda yolum Ilıca'ya, Yıldız Burnu veya Şantiye taraflarına düştüğünde, mutlaka Korkut Laçin'le karşılaşacağımı sanırdım!
Korkut, yanında bütün İzmir'in gözlerini üzerinde toplayan alımlı kız kardeşler Lerzan ve Ferzan'la yürürken sanki birden karşıma çıkıverecekmiş gibi heyecana kapılırdım.
Yetimhanede büyümüş bir denizciydi Korkut.
İyi de, benim yetimhanelerle falan ilişkim olmamıştı ki! Uzak diyarlara giden tek denizci arkadaşım vardı, o da Vera Cruz'da kalıp dönmemiş ve irtibatımız kopmuştu.
O halde nereden tanıyordum?
1970'lerden arkadaşım mıydı yoksa? O korkusuz idealler çağımızda Site Yurdu'nun kantininde çay içip sohbet etmişliğimiz mi vardı?
Hayır! Mehmet Eroğlu'nun müthiş romanı "Yarım Kalan Yürüyüş"ün kahramanıydı Korkut!
Bir dönem benim ve birçok tanıdığımın hayatının orta yerine damgasını vurmuş, neredeyse kanlı canlı birisiydi.
***
Kimileri bu yaklaşımımı "çocuksu" veya halis edebiyat kavrayışından uzak bulabilir.
Umurumda değil!
Clarissa Dalloway'le "iç"ten bir bağ kurmadan Virginia Woolf'un anlatı dünyasını tam olarak kavrayabilir miyiz?
Tanpınar'ın "Huzur" romanını okurken Mümtaz'a karşı "soğuk" kalabilir miyiz? Bu, Tanpınar'a da uzak kalmak anlamına gelmez mi?
Hazır Clarissa ve Mümtaz'dan söz etmişken...
"Roman Kahramanları" dergisinin son sayısında onlar üzerine güzel yazılar var, meraklısına bildiririm. (Evet, bu adda bir dergi var!)
Ve yine yeri gelmişken vurgulamadan geçemeyeceğim...
Woolf'u çok severim. Fakat genel kabulden farklı olarak sevdiğim, okumaktan hiç bıkmadığım, bıkmayacağım romanı "Deniz Feneri" veya "Mrs. Dalloway" değil, "Dalgalar"dır.
***
Burada kalmasın sevgili okur...
Sen de sor bakalım kendine, hangi roman kahramanlarından çok etkilenmişsin? (İnternette "sevdiğimiz roman kahramanları" lafı daha çok tutuluyor. Ama sevmek daha başka bir şey, değil mi? Gerçi Mişkin ve Korkut'u kim sevmez!)
Çünkü oradan sonrası, kendini anlamak konusunda da, bir yumağın ucunu çekip çözüverecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.