Ankara'dan Edelman diye bir büyükelçi geçmişti
Şimdilerde "Eric Edelman'a hücum" oyunu oynanıyor gazetelerde, ama bir zamanlar bizim medyanın 'en popüler diplomatı' idi, ülkemizdeki ömrü çok kısa sürmüş Amerika'nın Ankara Büyükelçisi... Hemen her akşam evinde yemek veriyor, oraya '1 Mart' tezkeresini gözü kapalı desteklemiş dostlarını çağırıyor, onları ağırlıyordu.
Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı Abdullah Gül'den devraldıktan sonra hükümeti sıfırdan oluşturacağını ve sofra arkadaşlarının bazısının bakan olacağını umuyordu Eric Edelman; değişikliğin birkaç bakanla sınırlı kalması ve dengenin korunması en az 1 Mart tezkeresinin reddi kadar etkili oldu Büyükelçilik üzerinde...
Bütün belgeler yayımlandığında, yeni Ak Parti hükümeti ilkinden farksız teşekkül ettikten sonra ABD Ankara Büyükelçiliği'nin Washington'a gönderdiği raporlarda çizilen Tayyip Erdoğan portresinin öncekilerden daha sert olduğu görülecektir.
Eric Edelman 1 Mart tezkeresinin TBMM'de görüşülüp oylanması sırasında Ankara'da değildi, gelişmeyi Washington'da Dick Cheney'in ofisinde izledi. Bush'un yardımcısı Cheney'in sağ koluydu Edelman. Cheney başkan yardımcısı seçildiğinde yanına ilk onu almıştı.
Irak'ı ve sonrasında bütün Ortadoğu'yu dize getirmek üzere yola çıkan Bush-Cheney ikilisi, bu 'fetih' yolculuğunda Türkiye'yi yanlarına çekmeyi kafaya koymuş, bütün altyapıyı hazırlamışlardı. Cheney ofisinin Türk medyasını yönlendirme hizmetleri Ankara'ya büyükelçi olarak gönderilmeye hazırlanan Edelman'a verilmişti.
İsterseniz kısa bir kronoloji sunayım: Eric Edelman'ın Ankara'ya büyükelçi olarak gönderileceğini o kritik 2003 yılının ilk ayında duymuştum. Ertesi ay (Şubat 2003) Beyaz Saray Edelman'ın büyükelçi atanması sürecini başlattı. 24 Şubat günü Senato'ya ismi gönderildi. Senato'dan onay biraz gecikmeli olarak 11 Nisan tarihinde çıktı, gündemin yoğunluğu sebebiyle; yoksa tezkerenin TBMM'de oylanacağı sırada Ankara'da onun bulunması arzu ediliyordu.
Tezkerenin elinde patladığı Büyükelçi Robert Pearson taltif görüntüsü verilen bir atamayla merkeze çekildi ve o yılın Mayıs ayında Ankara'ya ulaştı Eric Edelman...
Yazarınız bütün bu gelişmeleri Washington ve Ankara'dan izliyordum, hem de çok yakından... Bir şey fena halde dikkatimi çekmişti: Bütün büyükelçilerin atanma işlemleri Senato'da herkese açık oturumlarda adayın sorgulanmasıyla gerçekleştirilir; görev yapacağı ülkenin diplomatları oturumu izler. Oturum tutanakları da herkesin bilgi sahibi olması için yayımlanır...
Edelman'ın Senato'da sorgulanması kapalı kapılar ardında yapıldı. Başka ülkelerin diplomatları da meraklı dinleyicilerle birlikte toplantıya alınmadı. Her aday gibi Edelman da gittiği ülkede ne yapmak istediğini anlatmıştır oturumda, senatörlerin sorularına da cevap vermiştir; ancak Senato ve ABD Dışişleri Bakanlığı görüşme tutanaklarını yayımlamadığı için bunları kimseler öğrenemedi.
Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği'nin davet edilmediği oturumda yapılan konuşmalara yayın yasağı konuldu. Dahası da var: Eric Edelman'ın ülkesinin Ankara Büyükelçisi olarak atanması sonrasında yapılan yemin törenine de bizim diplomatlar katılamadı...
Her fırsatta "Neden?" diye sorduğum için bana çok kızmıştı Eric Edelman...
Yemin törenine katılan birinden dinlemiştim olup biteni. "Bir tür 'kabal' toplantısı gibiydi" demişti kaynağım. Neo-Çılgınlar cemaatinin en büyükleri küçücük bir odada toplanmıştı: Dick Cheney bizzat gelmişti. Donald Rumsfeld, Paul Wolfowitz, Douglas Feith de... Daha sonra 'Bir gizli CIA ajanının kimliğini deşifre etmek' iddiasıyla yargılanacak Lewis 'Scooter' Libby de oradaydı... Libby'nin orada bulunması doğaldı; Washington'daki görevi sırasında Edelman'ın bir üst patronu oydu çünkü...
İki de sürpriz tanıkla tamamlanıyordu 'kabal inisiyasyon töreni' gibi toplantı: 'New Standard' dergisinden William Kristol ile Robert Kagan... Edelman, Atina/Yunanistan doğumlu Kagan'ı büyükelçi olduğu dönemde Ankara'da ağırlayacak ve onu kendisi gibi 'neo-Çılgın' Türk dostlarıyla tanıştıracaktı.
Senato'dan atama izni çıkmasıyla sonuçlanan görüşmelerde kimbilir kendisine nasıl bir misyon biçmişti Edelman. "Ankara'ya gidince neler neler yapacağım" diye kimbilir neler anlatmıştı. Bunları bir türlü öğrenemedim. Bir şeyi ise çok iyi biliyorum: Vaat ettiklerinin hiçbirini gerçekleştiremedi Edelman. Bir 'fatih' edasıyla geldiği ve hemen her kesimden kendisine sadık takipçiler bulduğu Türkiye'den, henüz iki yılını doldurmadan, arkasına bile bakmaksızın ayrılmak zorunda kaldı.
Geride, görevde bulunduğu sürede kaleme aldığı öfke ve kin dolu onlarca bilgi notu, kripto ve rapor bıraktığı anlaşılıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı tarihine de, "Bulunduğu ülkenin başbakanından en uzun süreyle randevu alamamış büyükelçi" rekoruyla geçti.
Şimdilerde yine eski gazeteci dostlarını aydınlatmaya devam ediyor.
Öyle değil mi Mehmet Ali Birand?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.