Tayyip Erdoğan'ın eleştiri ile imtihanı...
Halide Edip Adıvar nasıl "Türk'ün Ateşle İmtihanı"nı yazdıysa, birisi de mutlaka "Tayyip Erdoğan'ın Eleştiri İle İmtihanı" nı da bir gün yazacaktır.
Eleştiri de çeşit çeşittir aslında.
Önyargılı eleştiri, eleştirileni fazla etkilemez.
Sanırım Erdoğan için de bazı kesimlerden gelen eleştiriler bu çerçevededir.
AK Parti iktidar ve Erdoğan başbakan olmadan önce aynı kesim önyargılı eleştirilerini zaten başlatmışlardı.
İktidar ve icraat yıllarında da bu tür eleştiriler sürdürüldü.
Kimi liradan sıfır atılması operasyonunu "Nasıl olsa tutmaz" diye eleştirdi.
Kimi Avrupa Birliği tam üyeliğine dönük girişimleri, hafife aldı.
Kimi AK Parti'ye açılan kapatma davasına, kimi de 27 Nisan e-muhtırasına destek verdi.
Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin süreçteki eleştiriler de, Türk-Amerikan ilişkilerine yönelik eleştiriler de, Anayasa Referandumu öncesindeki eleştirilerden bazıları da, bu çerçevede ele alınabilir.
Hatta Wikileaks Belgeleri'ne bile sarılanlar çıktı bu çerçevede...
Bunlar pek etkilemez
Erdoğan'ın bu önyargılı ve takılmış plak üslubundaki eleştirilerden fazla etkilenmediği kesindir.
Ancak bir yakından, güvenilir bir dosttan, tarafsız ve hatta kendisine taraf olandan gelen eleştiriler can yakar.
Demokratikleşme sürecindeki çelişkilere, Kürt Açılımı'na ilişkin tutarsızlıklara ve son olarak gençlik eylemlerine dönük sert tutuma ilişkin eleştirileri de bu "Can yakıcılar" çerçevesinde ele almak gerekiyor.
Bir Kızılderili özdeyişinde şöyle deniliyormuş:
- Kimseyi onun mokasenini giyerek bir mil yürümeden eleştirmeyin!
Bu özdeyiş empati gereğinin çok veciz bir ifadesi olsa da, kimsenin kendisini Başbakan'ın yerine koyarak eleştirilerini dizginlemesi mümkün değildir.
Ayrıca Tayyip Erdoğan'ın "Muhafazakâr Demokrat" mokaseninin özellikle Liberal Demokrat ayakları zaman zaman vurmaması da imkânsızdır.
Siyasetin darboğazı
Bir yerde Türk siyasetinin temel bir darboğazının da ifadesidir bu.
Şu anda demokratikleşme, sivilleşme, Kürt Sorunu'na kalıcı çözüm, AB ile entegrasyon benzeri konularda ne yazık ki AK Parti'den ve Erdoğan'dan başka alternatif siyaset üreten parti ve siyasetçi yok ortada.
Erdoğan'ın bazı söylemleri onu destekleyen çevre tarafından eleştirilse de, yukarıda sıraladığımız konulardaki alternatifsizliği, eleştirilerin şiddetini dizginliyor.
Neticede Erdoğan liderliğindeki AK Parti'nin seçmen katındaki gücü olmasa, Türkiye'de sosyo-politik ortama nelerin ve kimlerin egemen olacağını görmemek için de akıl yoksunu olmak gerekir.
Bu alternatifsizlik Erdoğan'ın kendisine destek veren çevrelerden gelen eleştirileri yok saymasına sebep olursa, bu da büyük bir yanlışa yönlendirir onu.
Farklı değerlendirilmeli
Yani Erdoğan'ın demokratikleşme ve sivilleşme konusundaki açılımlarına destek verenlerin ona gençlik eylemleri karşısında ılımlı söylem ve davranış önermeleri, önyargılı ve takılmış plak üslubundaki eleştirilerden farklı yerde değerlendirilmelidir.
Bu konudaki bir başka mesele de önyargılı ve takıntılı eleştirilerin, böyle düşünmeyenleri de aynı üsluptaki polemiklere sürüklemesi olabilir.
Sürekli halkın iradesini hafife alanların, kendilerini "Beyaz seçkinler" olarak görenlerin ve vesayetçiaskeri demokrasiyi pompalayanların durumları, sadece evrensel gerçeklere yabancılaşmayı yansıtmıyor.
Bir algılama ve zekâ durgunluğu sorununun da var olduğu, mutlaka düşünülmelidir.
Bu sorunu yaşayanların bunu bir ayrıcalık olarak görmeleri ise, işin trajikomik yanıdır.
İnternette dolaşan bir deyişi bu noktada aktarayım:
- Yapay zekâ doğal aptallığa asla çare oluşturmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.