Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Ergenekon solcuları...

Ergenekon solcuları...

Geç kaldım, ‘Türk lirasından Atatürk resimlerinin çıkartılması’ şeklinde özetlenebilecek İnönü tasarrufuyla ilgili bir çift söz söyleyebilirdim ama, gerek kalmadı.

Ben bugün, yaptıkları işi Atatürk’le meşrulaştırmaya çalışan, ama beri yandan İnönücülerle kol kola darbe kovalayan bir kısım ‘Ergenekon solcusu’ndan (daha doğrusu, onların ‘Atatürk’ algısından) söz etmek istiyorum.

Ki, bunlara göre, millet iradesinin galebe çalması (yani siyasal meşruiyetçilik) ‘karşı devrim’ anlamına geliyor.

Bir yerde karşı devrim tehlikesi varsa, alınacak tedbirler de belliymiş.

Nasıl tedbir?

Parti kapattırmak...

Olmuyorsa, toplumsal kargaşa çıkarmak... Olmuyorsa, ekonomik krizi tetiklemek... Olmuyorsa, suikast tertiplemek... Olmuyorsa, gazete bombalamak... Olmuyorsa, darbeye zemin hazırlamak...

Tabii, asıl tedbir, Türkiye’nin ‘bir an önce devrim sürecine sokulması’ymış...

Bu devrim, sarı sosyalistlerin, kızıl milliyetçilerin, Ergenekon solcularının ve kendilerine ‘kurtarıcı’ rolü verilmiş etkili güçlerin önderliğinde gerçekleşecek.

Böylece AB’ye ve emperyalist Amerika’ya karşı ‘devrimci sosyalist milliyetçi karma cumhuriyet’ yeniden ihya edilecek. Atatürk de böyle yapmış. Eh, onlar da Atatürk’ün izinden gittiklerine göre...

Büsbütün haksız sayılmazlar aslında; Atatürk ‘Türkiye Komünist Fırkası’nı bizzat kendisi kurdurtmuş, Kılıç Ali ve Mahmut Esat Bozkurt gibi sonradan faşist tutumlarıyla ünlenecek Türk büyüklerini partiye üye kaydettirmişti ama, bu kadarla kalmıştı.

Muradı hiçbir zaman ‘sosyalizm’ değildi.

Turancılık da değildi...

Bakmayın, bir dönem Lenin’le yakınlaşıp batıya karşı bir tür ‘benzerler ittifakına’ gidebilecekleri mesajını vermesine... Asıl amacı kuzey komşumuz kanalıyla Anadolu’yu etkilemeye başlayan (dönemin moda ifadesiyle) ‘komünizma belasını’ defetmek, dolayısıyla Sultan Galiyef’le Mustafa Suphi’nin defterlerinin dürülmesini sağlamaktı.

çünkü, Mustafa Suphi’nin, ‘Türk-İslam’ unsurlarını tek bayrak altında toplama fikri, Kafkasya’dan sonra Anadolu’da da taraftar bulmaya başlamıştı.

Galiyef’le Suphi’nin ‘haledilmesi’ Ankara’ya nefes aldıracaktı.

öyle de oldu.

Mustafa Kemal sosyalist değildi. Sadece çok akıllı bir adamdı.

Millî Şef aydınları, yağcılık olsun diye, daha da ileri gidip, korporatist ruhlarına uygun bir de ‘Kemalizm’ icat ettiler sonradan. Maksat, ‘Atatürk’ isminin arkasına sığınıp ‘Kuva-yı Milliye’ ve ‘Müdafaa-i Hukuk’ ruhunu öldürmek, ‘Millî Şef İnönü’yü ebedileştirecek ‘dönüşümü’ gerçekleştirmekti...

İki kere iki dört:

Türkiye gerçek bir demokrasi olacaksa, rahmetli Attila İlhan’ın da belirttiği gibi, ‘Mustafa Kemal’e totaliterce yaklaşmayı bırakmalı, demokratça yaklaşmayı öğrenmeli’dir.

çünkü, ‘bizzat’ o demiştir ki: ‘Medeniyet yolunda muvaffakiyet yenileşmeye bağlıdır; içtimaî hayatta, iktisadî hayatta, ilim ve fen sahasında muvaffak olmak için tek gelişme ve yükselme yolu budur. Hayat ve maişete hakim olan hükümlerin zamanla değişmesi, gelişmesi ve yenileşmesi zaruridir.’

Gel de sen bunu, ‘devrimci sosyalist cumhuriyeti ihya’ heyecanıyla değişime ve yeniliklere karşı çıkıp el altından darbe kovalayan Ergenekon solcularına anlat.

Anlatamazsın ki!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi