Din dersinde Sünni olmayan mezhepler
Yıllardır tartışılan bir "zorunlu din dersi" var. Bu dersin asıl adı "Din kültürü ahlak bilgisi"dir. Anayasanın 24. maddesinde din eğitim ve öğretimi şöyle düzenlenmiştir:
"Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır."
Bu maddeye göre zorunlu olan öğretim "Din kültürü ve ahlâk öğretimi"dir. Yani okullarda zorunlu olarak okutulan derste "din eğitim ve öğretimi" yapılmıyor, "din kültürü ve ahlak" öğretimi yapılıyor.
"Bunun dışındaki" diye başlayan cümlede yerini alan ders ise "dinin –kültürünün değil, kendisinin- eğitim ve öğretimi"dir. Bu ders Türkiye'de henüz ihdas edilmedi, eğer edilirse o zaman her dinin ve mezhebin mensupları çocuklarına, kendi istedikleri dinin hem öğretilmesini, hem de eğitiminin yapılmasını isteyecekler, bazı batı ülkelerinde olduğu gibi devlet bunlara mekan gösterecek, velilerin seçtikleri hocalara da maaş verecektir.
Gereksiz yere veya ideolojik bağnazlık yüzünden tartışma konusu yapılan ders ise, farklı inanç ve hayat tarzına sahip insanların bir arada, karşılıklı saygı ve anlayış çerçevesinde yaşamalarını sağlayacak bir kültür ve bilgi dersidir. Bu derse katılan Sünni çocukları diğer mezhepler –hatta genel bilgi olarak dinler- hakkında, Sünni olmayan ailelerin çocukları da Sünnilik hakkında bilgi sahibi olacaklardır.
Evet daha önce uygulanan müfredat programlarında mesela Alevilik, Türkiye'deki mensupları göz önüne alındığında hak ettiği yeri almamıştı. Şimdi devlet bu eksikliği gideriyor ve Alevîlik hakkında eskisine nispetle oldukça zengin, diğer Sünni olmayan mezhepler hakkında da yeterli bilgilere yer veriyor.
Devlet Bakanımız Faruk Çelik bu konuyu açıklamak üzere bir toplantı tertip etmiş ve bu toplantıya çağırıldıkları halde bazı Alevi kuruluşları katılmamış, bazıları da müfredatı yeterli bulmamışlar.
Katılmamayı doğru bulmuyorum. Hatta bu tavrın, müfredata değil, derse olan muhalefetten kaynaklandığını da biliyorum.
Yeterli bulmayanlara gelince böyle bir tenkit elbette haklarıdır. Onlar da yeterli buldukları müfredatı oluşturur ve teklif ederler, ilgililer bakarlar, dengeyi de göz önüne alarak gerekeni yaparlar.
Şimdi (bundan sonra) yapılması gerekenleri şöyle sıralayacağım:
1. Zorunlu din dersinin kalkması konusundaki ısrardan vazgeçilmeldir. Bu dersin laikliğe aykırı bir tarafı yoktur; Türk tarihi, Türkçe gibi milli bir derstir.
2. Anayasada yerini aldığı halde yıllardır uygulanmayan "din eğitim ve öğretimi" hayata geçirilmelidir.
3. Her bir mezhebe göre ayrı ayrı düzenlenecek olan bu derslerin Sünni çocuklarına ait olan uygulamasında Kur'an-ı Kerim'i hem aslından okuma hem de mealini okuyup öğrenme imkanı sağlanmalı, iman, ibadet, İslami ahlak ve edep konularında –öğretme yanında- eğitme de yapılmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.