Zenginleşen dindarlar
Bundan iki yıl önce New York Times, Türkiye'de yükselen muhafazakâr sermaye kesimiyle ilgili bir haber yayınlamıştı. Aradan iki yıl geçti ama o makaledeki tespitlerin doğruluk ve güncelliği devam ediyor. Parantez içinde bazı katkılar yaparak aktarıyorum:
-Dindar insanlar artık kendi elitlerine sahip oldular, birçok Müslüman ülke radikal fikirlerle uğraşırken Türkiye'de zenginlikle gelen problemler var.
(Bu problemler arasında faize bulaşmadan sermayeyi büyütme, serveti meşru yoldan elde edip yine meşru şekilde kullanma, dünya kapitalizmi ve laik kanunların hakimiyetinde islâmî hükümleri uygulama, yoksulların servet içindeki haklarını belirleme ve ödeme... önemli olarak vardır.)
- "Beyaz Türkler" olarak bilinen eski elitler dindar zenginlerden rahatsız oluyorlar ve bu kesime tahammül edemiyorlar. Türkiye'nin yüzde 80'i 1950'lerde köyde yaşarken, Özal'la başlayan dönüşümün ardından bu oran yüzde 30'a düştü.
(Bu rahatsızlık tek taraflı değil, dindarlar da diğerlerinden rahatsız oluyorlar ve onlar iktidara geldiklerinde hak ve özgürlüklerinin (o da ne kadar varsa) zarar görebileceğinden endişe ediyorlar. Karşılıklı güven ve tahammülden başka çözüm yolu gözükmüyor.)
-Bu süreçte ortaya çıkan zengin dindar sınıf AK Parti'yi de iktidara taşıdı. Ayrıca Türkiye'nin Avrupa'nın en büyük yedinci ekonomisi haline gelmesine katkıda bulundu. Bu gücü, kökleşmiş zengin aileler kendileri için bir tehdit unsuru olarak görüyorlar. Eski elitler arasında yenileri için, "Bu köylülerin aramızda ne işleri var?' diyenler oluyor.
(Eskiden beri şehirli veya köyden gelmiş ve yoksul iken zenginleşmiş dindarların dindarlığını "köy dindarlığı" olarak değerlendirenler ve bunu kentliye yakıştırmayanlar da var. Halbuki İslam'ın esaslarını değiştirmek dini ve sosyal açılardan mümkün değildir ve dinin olmazsa olmazlarında köylü ile kentli arasında fark bulunamaz.)
-Bir elit Müslüman hanımın "Müslümanlar, eskiden yoksulluk sınavından geçerdi, şimdi ise zenginlikle imtihan oluyorlar" sözü aktarılıyor. Lüks tutkusunu yeni elitlerin kendilerini ispatlama çabası olarak görenler var.
(Zenginlikle imtihan, servete ve imkana rağmen Allah rızasını ve dinin sınırlarını gözeterek yaşamaya devam etmekle ilgilidir. Lükse meyleden zengin Müslümanlar arasında "bununla kendini ispat etmek isteyenler" varsa bunun sebebi "zenginlik ile onu taşıyacak İslami eğitim ve kültür arasındaki dengesizliktir.)
-Ailesi büyük bir şekerleme şirketine sahip olduğu belirtilen O. K. "Arap ülkeleri gibi petrol zenginliklerimizin üstüne yatamayız. Üretmekten başka bir seçeneğimiz yok" diye konuşmuş.
(Üretim, dağılım ve tüketim olacak ama müslümanca olacak, bu noktalarda da problemler var).
-İslam'ın zenginlere, gelirlerinin bir bölümünü yoksullara aktarmasını emrettiğine dikkat çekiliyor, yeni elitlerin kazandıkları parayla sadece lüks tüketim yapmadıkları, birçok yardım faaliyetine de destek oldukları vurgulanmış.
(Aslında her kesim servetinin bir kısmı ile kendine göre doğru ve gerekli işleri yapan hizmet kurum ve kuruluşlarına, ideolojik faaliyetlere destek vermektedir. Kapitalizmin taşıyıcıları yoksulluk problemine çare bulamadılar. Müslüman zenginlerden ise bu problemin çözümü beklenmektedir; eğer onlar da çözemezlerse bilin ki kabahat İslam'da değil, onu hayat rehberi edinemeyen Müslümanlardadır.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.