Sizin de yatacak yeriniz yok
Peşin peşin söyleyeyim de, itin kopuğun küfürüyle, hakaretiyle uğraşmayayım...
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Mehmet Pakdemirli yanlış yapmıştır... Bitti.
Kimin oğludur, kaç oyla seçilmiştir, liyakati nedir? Bilmiyorum...
İlgilenmiyorum da...
İtirazınızı, “Ben bu YÖK’ü değiştirtmem arkadaş” diye yırtınan sosyal demokrat parti CHP’ye yapacaksınız...
Erkan Mumcu’nun taslağını “erken” bulan “cunta bakıyesine” yapacaksınız...
Kemal Alemdaroğlu’na, Kemal Gürüz’e, Erdoğan Teziç’e, ÜAK’a, Kemalist gençliğe, akademik hemşirelere, solcu sendikacıya, solcu vakıfçıya, solcu meslek odalarına, solcu sinemacıya, solcu tiyatrocuya, solcu gazeteciye, solcu Zülfü Livaneli’ye, solcu Bedri Baykam’a, sağcı Hüsamettin Cindoruk’a yapacaksınız...
Erkan Mumcu’nun taslağına destek verseydiniz, bugün bu haller başınıza gelmeyecekti... YÖK diye bir sorununuz olmayacaktı, rektörler demokratik usulle atanacaktı, “öğrenci konvansiyonlarına” söz hakkı tanınacaktı, akademik çalışmalar yaptırıma bağlanmayacaktı. Cillop olacaktı... Değiştirtmediğiniz YÖK’ün arızaları bunlar...
Değiştirtmediğiniz için dün Kemal Alemdaroğlu’ların, Nur Serter’lerin, Fatih Hilmioğlu’ların, Kemal Gürüz’lerin borusu ötüyordu; bugün Mehmet Pakdemirli’nin borusu ötüyor.
Kılıçdaroğlu inşaallah seçimi kazanacak, Başbakan olacak, bürokrasiye çeki düzen verdiği gibi, YÖK’e de çeki düzen verecek, biraz da “sizin adamların” borusu ötecek... Böylece YÖK’ü değiştirmeye gerek kalmayacak.
Fakat, Pakdemirli’nin acemi rektörlüğünü fırsat bilip “özgürlükçüymüş gibi” yapan “çakmalara” bir çift söz söylemesem rahat edemem.
Kaç gündür adamcağıza demediğinizi bırakmadınız...
Neler de söylemediniz ki! “Faşist” dediniz, “Ne olacak... Babasının oğlu işte” dediniz, “Bu nasıl akademisyen?” dediniz, “İktidarın borazanı” dediniz, “Nevzat Tandoğan” dediniz.
Hırsınızı alamadınız...
Telefonla canlı yayına bağlayıp haşladınız...
Stüdyoya konuk edip fırçaladınız...
Manşetlerden indirmediniz...
Günlerce köşelerinizde bombardımana tabi tuttunuz.
Kemal Kılıçdaroğlu’nuz çıktı, “Üniversite özgürlük demektir? Bu nasıl akademisyen?” diye şarladı...
Peki, bunlardan bir tekini “ikna odaları”nın mucidi Nur Serter’e, üniversitesinde askeri yürüyüşler düzenleyen Kemal Alemdaroğlu’na yapabildiniz mi?
Bir tekiniz “Ordu Göreve” pankartının altında yürüyen rektöre, “Ne oluyor birader?” diyebildi mi?
Hanginiz, “Emir ve görüşlerinize hazırız Paşam” diyen rektöre bir itirazda bulundu?
Hanginiz, “Sonu Menderes gibi olur” diyen Ural Akbulut’u, bu ülkenin seçimle gelmiş Başbakanını “halayık”a benzeten Yalçın Kekeç’i, yine bu ülkenin seçimle gelmiş Başbakanını “başbayi” diye aşağılayan Fatih Hilmioğlu’nu bir canlı yayına bağlayıp haşladı?
Hanginiz üniversitelerdeki cadı avını, fişlemeleri, andıçları, karargahtan gelen tamimleri dert edindi?
Hanginiz, “Önce eğitim değil, önce laiklik” diyen rektöre asıl görevini hatırlattı?
Kemal Bey neredeydi peki?
Ermeni tehcirini araştıran akademisyenler karargah buyruğuyla görevden uzaklaştırılırken Kemal Bey neredeydi?
Neden çıkıp, “Üniversite özgürlüktür” demedi? Bunu diyemedi?
Pakdemirli kötü rektör, tamam... Ama sizin de yatacak yeriniz yok...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.