Kemal Bey haklı
Kırk yıl düşünsem, Kemal Bey’e hak veren bir yazı yazacağım aklıma gelmezdi...
Ben mi değişiyorum (ve yaşım ilerledikçe müsamahakâr, toleranslı, başkalarının da haklı olabileceğini düşünen bir adam olmaya başladım), yoksa CHP mi değişiyor?
Ne önemi var!
Kılıçdaroğlu, “Recep Bey” diye saydırmaktan vakit buldukça, arada, umutlanmamızı gerektirecek laflar da ediyor.
Mesela, “Kamu İhaleleri Yasası’nı değiştireceklerini” söylüyor.
İyi ediyor...
Burada bırakmasın... Devleti “iş kapısı” olmaktan çıkaracak yeni eylem planlarından söz etsin... “Özelleştirme” uygulamasının o kadar da kötü bir şey olmadığını söylesin... AB perspektifini önemsesin... Kamu denetiminin AB standartlarına göre yeniden düzenleneceğini açıklasın...
Ertesi gün çark etmesin ama...
Dosdoğru lafının arkasında dursun...
Hiçbir şey gelmiyorsa aklına, otursun, CHP programını baştan sona bir defa okusun.
Kendi programlarında, bugün AK Parti hükümetinin başarılı olduğu faaliyet kalemleriyle ilgili yığınla iyileştirme vaadi var... “Serbest piyasa ekonomisi”nden “özgürlükler”e, “bireysel haklar”dan “yerinde yönetim”e, sayamayacağınız kadar iyileştirme vaadi...
Bugün “demokratik özerklik” lafını duyduklarında tüyleri diken diken oluyor ama, bir tür “kısmi özerklik” sayılacak “yerinde yönetim” sözüyle, en kral adem-i merkeziyet fikriyatını seslendirmiş oluyorlar.
Demek ki, “teşebbüs-i şahsi, adem-i merkeziyet” fikriyatının babası Prens Sabahattin mezarından kalkıp gelse ve CHP programını okusa, “Ahrar Fırkası’nı kapatıyorum arkadaş... Bundan sonra oyum Kemal Bey’in partisine” diyecek...
Programları böyle diyor ama ken
dileri başka telden çalıyor.
Mesela, hâlâ devletçi ekonomiyi savunuyorlar ve “merkezi yönetim”in faziletlerinden dem vuruyorlar.
İşin kötüsü, “yarı karmacılığı” da liberalizm sanıyorlar...
İktidara geldiklerinde, memlekette ne kadar boş arazi varsa fabrika kondurup işsizlik sorununu ortadan kaldıracaklar ya... Bu fabrikalarda ne üretecekler? Kime satacaklar? Kaça satacaklar? Bunun cevabı yok...
Neyse, Kemal Bey’in nerede haklı olduğunu yazacaktım.
Şurada haklı:
Emin Çölaşan ağabeyimizin değerli refikası ve aynı zamanda Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Tansel Çölaşan hanımefendi, Cumhuriyet Mitingleri’ni yeniden başlatacaklarını müjdelediği konuşmasında, Kemal Bey’in CHP’sine de giydirmiş.
Şöyle demiş: “Kemalizm’den ne kadar uzaklaşırlarsa o ölçüde bütünleşeceklermiş ve halka yakınlaşacaklarmış gibi bir tavır içerisindeler. Kemalizm’den uzaklaşanlar, halka yakınlaşamazlar.”
Ben bu açıklamayı, önemli bir “karine” saydım ve CHP’nin “iyi gidişatına” yordum.
İyi gidiyorlar...
Hep böyle devam etsinler...
Kemal Bey de zaten, öteden beri, “Kemalizm” konusunda mahcup ve utangaç bir tavır sergiliyor... Yani, Tansel Çölaşan gibilerin dolduruşuna gelmiyor ve Kemalistlere fazla yüz vermiyor. Yüz vermemekte haklı.
Bu pozisyonda sebat ederse, iktidara giden yolu kısaltır.
Hem kendisi kazanır, hem de “muhalefetsizlikten” kırılan memlekete kazandırır.
Dediğim gibi, sonradan çark etmeyecek...
Dosdoğru kararının arkasında duracak ve “devrimim koşulları içinde her yol mubahtır” gibi laflarla kafa karışıklığı yaratmayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.