Hükümde toptancılık ve ölçüsüzlük
"Kurunun yanında yaşı da yakmak" kabilinden değerlendirmeler isabetsiz, haksız ve zararlı olur. Ülkede dindarlaşmayı nitelik ve nicelik bakımından değerlendirmek istiyorsak insaflı ve ölçülü olmak durumundayız. Yapılan araştırmalar dindarlaşmanın sayıca önemli bir artış göstermediğini ortaya koyuyor. Ancak benim çocukluk ve gençliğimde olana nispetle bugün dindarlaşmada gençleşme vakıası var; dini hayatına uygulama bakımımdan gençlerde artış var.
Kalite bakımından da bilgide ve şuurda bir iyileşmeden rahatlıkla söz edebiliriz.
Tutarsızlıklar var mı, elbette var. Anadolu'da "Bizim gelin bizden kaçar, başını örter kıçını açar" diye bir söz vardır. Günümüzde başını örten bazı kızların ve kadınların kendilerine yakışmayan yerlerde, yakışıksız davranışlarda bulundukları görülüyor; buna üzülmemek, bir şekilde tepki göstermemek mümkün değil, ama eğer başını "dinin emri" diye örtüyor, bu noktada Allah'a itaat ediyor, dine ve edebe aykırı bazı davranışları da şuur, bilgi, irade eksikliği yüzünden oluyorsa, iyi olanı sebebiyle kötüyü, kötü olanı sebebiyle de iyiyi yok saymak makul ve meşru değildir. İyiye iyi, kötüye kötü demek durumundayız.
Hadislere bakılırsa dindarlık ve ahlaklılığın gevşediği, eğitim çevresinin bozulduğu zamanlarda dindar olmak hem daha değerli oluyor, hem de –müsait zamanlara göre- ibadetlerin, dindarca davranışların azı, çoğun yerini tutuyor.
İnsaflı ve bilge eğitimciler, "beş vakit namazı kılmayan ama Cuma namazına gelen" müminleri, "beş vakti kılmadıktan sonra Cuma'ya niçin geliyorsunuz!" diye azarlamazlar, aksine "Cuma'yı kılmanız ne güzel, Allah kabul etsin, inşaallah beş vakti de kılarsınız" derler. Başını örten, sakal bırakan, hacca ve umreye gidip gelen ama öte yandan dine, ahlaka, edebe aykırı bazı davranışlarda bulunan müminlere "o ibadetleri ve vazifeleri de yapma" demezler, "onları yapman ne güzel, ama bu kötü davranışlar onların yanına yakışmıyor, inşallah bunları da bırakırsın" derler.
Mektubunu yayınladığım okuyucu şöyle diyordu:
"Allah muhakkak ki abes iş, boş iş yapmaz. Bugün başörtülülerin hal ve hareketleri ortadayken, baştaki örtü ile İslam dinini ve müslümanları temsil ettiğinin şuurunda olmaksızın olmadık hal ve hareketlerde bulunurken başörtüsü yasağı haksızlık mı, zulüm mü, adaletsizlik mi?"
Evet başörtüsü yasağı haksızlıktır, zulümdür, adaletsizliktir. Bu yasağı ve kötü sonuçlarını "zalimlere yüklemek" yerine "Allah'ın hikmetli olarak yaptığını" söylemek birçok bakımdan hatalıdır, yakışıksızdır.
İnsanların başına gelen kötü hallerin sebebi mutlaka ve her zaman onların günahları olmaz. Hiçbir günahı olmayan peygamberlerin, masum çocukların da başlarına kötü haller, belalar, hastalıklar, kazalar gelebilir. Bunların sebepleri üzerine konuşmak o kadar kolay, basit, yalınkat değildir.
Hükümde toptancılık ve ölçüsüzlüğü bu yazıda "bir şahsın iyi ve kötü davranışları" bakımından ele aldık. Gelecek yazıda ise "suçun ve günahın şahsiliği" bakımından ele alcağız bir de sekülerleşme ve yozlaşma konusuna temas edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.