Önyargılıların eleştirileri eleştirmeyi etkisiz kılıyor...
Aslında her çeşit medya Başbakan Erdoğan'a ve AK Parti sözcülerine teşekkür borçludur.
Türkiye'nin, dünyanın gündeminde sayısız önemli sorun çözüm beklerken, onların her konudaki konuşkanlıkları sayesinde heykellere, televizyon dizi filmlerine ve alkollü içki yasaklarına dönük takıntıları öncelikli konular olarak konuşuyoruz.
Tabii ki bazen suskun olmanın erdemleri konusunda sadece iktidarları sorgulamak doğru değildir.
Çoğulcu demokrasi herkesin ve her kesimin sesinin duyulduğu rejimin adıdır.
Çoğulcu demokrasinin temel olgularından biri de "Eleştiri hakkı" değil midir?
Ama hiç unutmayalım.
Bir siyasi görüşü eleştirmek ile onu savunmak, aslında birbirleri ile kardeş olgulardır.
Neticede savunanlar savundukları görüşün karşısındaki görüşleri eleştirenlerdir.
Eleştiriye tahammül
Eleştirenler de karşıt görüşün savunucularıdır.
Bir görüşü ya da bir siyasi partiyi savunanların da eleştirenlerin de ortak yanları, eleştiri okları kendilerini hedef aldığı zaman buna tahammül edememeleridir.
Örneğin AK Parti iktidarının çağdaş insanlık ve uygarlık normlarına uyarlı olmayan tutumlarını eleştiren liberal görüş sahipleri, AK Parti iktidarının sivilleşme, demokratikleşme ve uzlaşma alanındaki olumlu adımlarına destek verdikleri zaman da, kendilerini muhalif olarak sunan önyargılı kesimler tarafından eleştiriliyorlar.
Medya sermayelerinin siyasi iktidarlarla haşır neşir olup pasta paylaşımından pay aldıkları, kartel kurup demokrasiyi sabote ettikleri, Ankara'dan gelen emirlerle ortak manşetler attıkları, andıçları yayınlayarak meslektaşlarını hedef gösterdikleri dönem çok uzak geçmişe ait değil.
Militarizm yanlıları
Liberal görüş sahipleri o dönemde de bunları eleştirmekteydiler.
Bugün AK Parti iktidarının saplantılara dayalı yasakçı tutumlarına ve özel hayata dönük özensizliklerine karşı olmak, tabii ki militarizmi, vesayetçi demokrasiyi, darbeciliği kabullenmek anlamına gelmez.
Eser Karakaş meselenin özünü Star'daki yazısında "Meşruiyet" kavramına bağlamıştı.
Satır başları ile şöyle diyordu özetle:
- Köşe yazarlarının, gazetecilerin siyasi görüşlerinin, siyasi iktidara, hadi adını da koyalım, AK Parti'ye muhalif pozisyonlarının çağın ruhuna uygun meşruiyet içermesi şarttır.
- AK Parti'ye karşı ben TSK'yı destekliyorum demek, meşruiyet denizinin sonudur; AK Parti'ye karşı başka bir siyasi parti ya da görüş desteklenir, ordu değil.
- Şimdi isimlerini tek tek vermek istemeyeceğim bazı Hürriyet gazetesi köşe yazarları 27 Nisan muhtırası sonrası (bu tarih Türkiye için bir turnusol kâğıdıdır) muhtıraya canhıraş destek verdiler, çok ayıp ettiler ve zamanın ruhuna göre meşruiyetlerini yitirdiler.
Eleştirilerin sulandırılması
Özetle eğer AK Parti sözcüleri özgür düşünceye, sanata ve benzer alanlara dönük çağın ruhuna aykırı görüş ve tutum sergiliyorlarsa, bunları eleştirmek demokratik bir kaçınılmazlıktır.
Ama eleştiri hakkını, militarizme ve vesayetçiliğe yalakalık yapanlar kullandıkları zaman iş sulanmaktadır.
Eleştirinin amacı yanlış yapanları uyarmaktır.
Ama önyargılı eleştiriler yanlış yapanların uyarılması yerine onların "Bunlar zaten ne yapsak karşı çıkarlar" diye düşünmelerine sebep olmaktadır.
Önyargılı düşünce sahiplerinin eleştirileri, gerçekten bağımsız, özgür ve özerk düşünce sahiplerinin eleştirilerini de etkisiz kılmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.