Ne oldu hanımefendi?
Bir zaman önce, Pınar Doğan hanımefendi ve Dani Rodrik beyefendinin Balyoz davası iddianamesiyle ilgili yürüttükleri “çalışmalara” dikkat çekmiş, bazı itirazlarımı dile getirmiştim.
Dile getirmez olaydım.
Ne yandaşlığım kaldı, ne satılmışlığım, ne vatan hainliğim...
Hatta, biri çıktı, bir kadın anchorman, Twitter’ına “kadın düşmanı” ve “seksist” olduğumu yazdı... Bunu yazarken hiç utanmadı... “Elalem ne der, nasıl karşılar? Zor durumda kalır mıyım? Paranoyak olduğuma hükmederler mi?” bile demedi...
İlk itirazım şuydu:
Pınar Doğan, iddianameyle ilgili “pek çok açık yakaladıklarını”, bu açıkları kamuoyuna duyurmak için demokrat ve liberal yazarlardan yardım istediklerini, ama her defasında “kapı duvar”la karşılaştıklarını anlatıyordu.
Hasan Cemal’e gitmişler örneğin... Yahut aramışlar.
Hasan abi dönmemiş bunlara.
Hiç değilse Dani Rodrik’le özel hukuklarının hatırına bir şey söyleyebilirmiş... Bunu da söylememiş Hasan abi.
Böyle pek çok yazarla temasa geçmek istemişler.
Hepsinde de kapı duvar...
Ben bu “kapı duvar” meselesini, hiç okumadıysam, en az 10 ayrı mecrada okudum... Bir sürü kanalda da izledim... Hepsinde de, “Niçin babasını kurtarmaya çalışan bir evladın çığlıklarına sessiz kalıyorsunuz? Hani, nerede kaldı sizin liberal ve demokrat vicdanınız?” türünden, Pınar Doğan’ın yanında pozisyon alan cümleler...
O kadar çok müşerref olduk ki kendileriyle...
Hangi kanalı açsanız Pınar Doğan...
Hangi gazeteyi çevirseniz Pınar Doğan...
Hangi internet sitesine girseniz Pınar Doğan...
Elbette yamacında da, “terbiyeli damat” formatında her denileni kafa sallayarak onaylayan, liberal ve demokrat dostlara sitemini ise “gölgeli bakışlarıyla” ifade eden Dani Rodrik beyefendi.
Demek ki, her yer kapı-duvar değilmiş.
Demek ki “çığlıklarına” gerekli desteği, hem de fazlasıyla bulabiliyorlarmış.
Demiştim ki, “Pınar Hanım, babanızı kurtarma çabanızı saygıyla karşılarım. Ama, iddianameyle ilgili iddialarınız pek de sessizlikle karşılanmadı, bir sürü mecrada ifade imkânı bulabildiniz kendinize... Babanız, sanığı olduğu davada tutuklu bile değil; onun durumunu bu kadar çok ön plana çıkarak, henüz neyle suçlandıklarını bile bilmeyen bazı Ergenekon sanıklarının çığlıklarını bastırmış olmuyor musunuz? Kaldı ki, babanız sütten çıkma ak kaşık değildi. Geriye dönüp, BÇG’nin faaliyetlerine bakabilirsiniz...”
İkinci itirazım şuydu:
Pınar Doğan, Balyoz davasının “imal edilmiş belgelerle” yürütüldüğünü iddia ediyordu.
Bu konuda ciddi bir taraftar desteği de sağlamıştı.
Ben de, belgelerin ne ürünü olduğunu tespit görevinin medyaya değil, mahkemelere ait olduğunu, hiç değilse savcının “karşı iddiasının” beklenmesi gerektiğini yazdım... Yani, “Çetin Doğan’ı aklama görevine ortak olmuyorum diye kimse beni suçlamamalı” demeye getirdim.
Böyle yazdım diye, bir televizyon kanalından aradılar, “Pınar Doğan canlı yayında sizinle tartışmak istiyor” dediler.
Tabii ki reddettim.
Şimdi geldiğimiz noktada, “Ne oldu?” diye soruyorum.
Ne oldu?
Gölcük Donanma Komutanlığı’nda yapılan aramada, Pınar Doğan hanımefendinin “imal edilmiş” dediği belgelerin “ıslak imzalı” asılları çıktı. Bunları kaç gündür çarşaf çarşaf okuyorsunuz gazetelerde...
Şimdi ne olacak?
Hadi küfürbazları bir yana bırakalım... “Kadın düşmanı” ve “seksist” olduğumu yazan hanımefendi yüzüme nasıl bakacak?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.