Amerika-İsrail'in zor tercihi
"Mısır'dan önce, Mısır'dan sonra... Tıpkı bir milat gibi!"
Bu, Mısır olaylarına yönelik, Amerika-İsrail için New York Times yazarı Thomas Friedman'ın değerlendirmesi.
İsrail'in muhalif Haaretz gazetesi çok daha yakıcı bir dille ifade ediyor İsrail'in geldiği noktayı:
"İsrail'in bölge ülkeleriyle barışı sadece diktatörlerle yapılan bir barış. Hüsnü Mübarek gittiğinde ne olacak belli değil."
Evet, şapkayı önüne koyup düşünme zamanı.
Bundan sonra, Wikileaks belgelerine göre, kendi halkına karşı suikast yapmak için İsrail'le işbirliği içine giren bir yönetim Filistin'in başında durabilir mi?
Ya da tüm Müslüman halkların Gazze ablukasını delme talepleri karşısında Refah kapısını açma-kapama işinde İsrail'le dirsek teması içinde bulunan bir yönetim Mısır'da ayakta kalabilir mi?
"İsrail, genç ve öfkeli bir Müslüman kitle tarafından kuşatılma gerçeği ile karşı karşıya." diyor Friedman, New York Times'taki yazısında. Netanyahu'yu ve Amerika'yı bu gerçeği görmeye çağırıyor. Daha önemlisi, bundan böyle işbirlikçi totaliter yönetimlerle diyalog halinde bu coğrafyada aklına eseni kimsenin yapamayacağını hatırlatıyor.
Mısır'da yaşananlar, Mübarek yönetimi kadar, Amerika ya da İsrail'de deprem etkisi yapacak gelişmelerdir.
"Türkiye örnekliği" bile aslında, böyle bir şok etkisi yapmalıydı.
Türkiye,1 Mart'ta tezkereyi reddetti. Bu, halktaki tepkilerin Meclis'e yansımasıydı. Amerika orada Türkiye'ye kızmayı tercih etti.
Amerika, İslam coğrafyasında -müttefik Türkiye dahil- en az sevilen ülke olmanın sebeplerini yeterince okuyamadı.
Obama'ya yönelik sempatinin gerçek sebeplerine inemedi, Obama'yı klasik Amerika'ya benzetmeyi tercih etti.
Mavi Marmara olayında en son, İsrail'in hazırladığı aptalca raporu desteklemek bile, Amerika'da jetonun bir türlü düşmediği gerçeğini ortaya koymuyor mu?
Mısır'dan sonra...
İslam coğrafyasında Amerikan politikalarının eski usul sürmesi mümkün mü?
Mısır'dan sonra...
Türkiye ile bile gırtlak gırtlağa gelmiş bir İsrail yönetimi, sürdürülebilir mi?
Amerika ve İsrail, oturacak ve şu iki gerçeği derin derin düşünecek:
- Bundan sonra hiçbir İslam ülkesinin başında Mübarek türü bir diktatör olamayacak.
- Bundan sonra, Amerika ile İsrail ile her ilişki sorgulanacak.
Amerika'nın, bölge ile ilgili çıkarlarından vazgeçmesi söz konusu değilse bir küresel güç olarak, Çin'in yükselişi, Rusya'nın güç toplaması karşısında bölgedeki ittifaklarını dikkate alma zorunluluğunu duyacaksa bunu "işbirlikçi" damgası yemekten kaçınacak olan yönetimlerle nasıl bir format içinde gerçekleştireceğini hesap etmek zorunda olacak.
Bu noktada, Amerika'nın en ciddi zorluğunun İsrail'in varlığı ve güvenliğine dair taahhütlerinden vazgeçememek olacağı muhakkaktır.
Aynı zorluk İsrail için de söz konusudur. İsrail, varlığını ve güvenliğini, Filistin halkının bir anlamda yok edilmesine bağlayan bir politika izlerken, bunu bugüne kadar Amerika'ya sırtını dayayarak yaparken, bunun sonucu bölgede ciddi bir nefret birikimine yol açmışken, bugün, Mısır'dan bile destek görememe durumunda, kuşatılmış bir coğrafyada nasıl ilerleyecek?
Amerika, şu ana kadar, bölgede sömürgeci çizgiyi sorgulayan İslami oluşumları "fundamantalist, radikal, köktenci, siyasal(...) İslam" diye suçladı ve kurulu düzenleri bu oluşumlara karşı operasyona yöneltti. NATO misyonu bir anlamda buraya odaklandı. Mısır, Tunus, Cezayir, FKÖ yönetimleri, bu siyasetin sembol ismi idi. Refahyol'a yönelik baskılar bununla alakalıydı. AK Parti siyaseti üzerinde bile "Eksen kayması-Gizli gündem" paranoyaları üretilerek tahakküm oluşturuldu. Bu süreçte, her İslami oluşum, bir anlamda ancak bu küresel tahakkümün ambargosunu aşabildiği ölçüde meşruiyete sahip olabildi.
Ama işte oyun bozuldu.
Müslüman halklar, -İslami aidiyetleri ılımlı ya da radikal hangi ölçüde olursa olsun- bir bilinç sıçramasını harekete geçirdiler ve meydanlara aktılar. Hatta bu irade buluşmasında, İslami aidiyeti bile aşan birliktelikler söz konusu.
Halklar, en azından, siyasetin ve sistemin halk iradesi ile ve dış güdüm olmaksızın belirlenmesi noktasında ortak paydaya sahipler.
Bu, Amerika'yı veya başka bir Batı ülkesini, kendi halklarının demokratik iradesini önemsedikleri kadar, bölge insanının iradesini de önemseme noktasına getirecek. Bu, "Şark için ayrı demokrasi" standardını ortadan kaldıracak. Elhasıl Mısır, Mısır için olduğu kadar Amerika ve İsrail için de yeni bir takvimin başladığının göstergesi olmuştur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.