Neyin kavgası?
Tunus ve Mısır’da yaşananları sadece iç dinamiklerle açıklamak yeterli değildir. Ancak bu her şeyin dışardan tezgahlandığı anlamına gelmez. Ülkedeki şartlar böyle bir eylemin yapılmasına uygun olmalıdır. Gerçi her ülkede bir takım sorunlar vardır ve bunlar kullanılabilir.
Mısır’daki olayları incelersek bunun sadece muhaliflerin hareketi olarak görmek yetersiz kalır. Bir ülkede protestolar, ayaklanma düzeyine varsa bile, güvenlik güçlerince etkisiz hale getirilebilir. Çünkü devlet hem bir organizasyondur hem de elinde, isyancılarla kıyaslanmayacak kadar büyük imkanlar vardır. Eğer bir dış destek sağlanırsa, yani silah temin edebilirlerse, bir şansları olabilir. Bunun istisnaları vardır ve bunlar farklı bir süreci ifade eder. Mesela İran’da silahlı bir çatışma olmadan bir devrim gerçekleşmiştir ama burada dış güçler önemli rol oynamıştır. ABD Yeşil Kuşak projesine uygun olarak oradaki İslamcı hareket desteklemiş, buna karşılık SSCB ve Fransa hareketi engellemek yerine ele geçirmeyi tercih etmiştir. İç dinamiklerde değişime uygun olduğu için zorluk yaşanmamıştır.
Dış dinamikler nasıl anlaşılabilir? Bir komşu ülkenin rol modeli olması ya da muhalifleri destekleyen sözler söylemesi yeterli midir? Dünyadaki her ülke olayları kendi gücü ölçüsünde etkileyebilir. Bu güç askeri güçle hatta buna ilave olarak ekonomik etkinlikle sınırlı değildir. Dünya ölçeğinde olayları yönlendirecek bir tecrübeye ve bunu gerçekleştirecek bir organizasyon ile bilgi birikimine sahip olmak gerekir. Buna örnek olarak İngiltere’yi gösterebiliriz. Dünyadaki süper güçler kadar etkili olmakta hatta bu ülkelerle yarışı göze alabilmektedir. Bunu imparatorluk döneminden kalan birikimini korumasına borçludur.
Mısır’daki olaylar, eğer ordu destekleseydi, kolayca çözülebilirdi. Çünkü olaylar, izlenemeyen gizli bir örgütün faaliyeti değildi. Öyle olsaydı kimin nerede ne yapacağı önceden bilinemez ve bunlar bir takım sabotaj eylemleri de yaparak halkı provoke edebilirlerdi. Eylem yapan kitlenin etrafı çevrilerek izole edilebilir ve herhangi bir sertliğe bile gerek kalmadan dağıtılabilirdi. Oysa ordu, tarafsızlık maskesi altında, olayların gelişmesine izin vermiştir. Bu ordunun taraf olduğu, gelişmelerden rahatsızlık duymadığı ve geleceği planlayan aktörlerden biri olduğu anlamına gelir.
Bu gibi durumlarda en çok zarar gören ülke ekonomisi olur. Eğer önceden kimin projesi olduğu bilinmiyorsa sonradan ekonomik destek verene bakılmalıdır.
Dünyaya yön veren aktörler sınırlıdır. Çünkü yön vermek sadece politik ustalık değil bu hüneri destekleyen maddi unsurların varlığına bağlıdır. Bugün Dünyada en büyük çatışma ya da rekabet Çin ile ABD arasındadır. Daha doğrusu geleceğin bu iki ülkesi arasındadır. ABD’nin gücü azalırken Çin yükselmektedir. Engellenmek istenen Çin’in Afrika’ya egemen olması ve petrol ulaşım yollarının kontrolüdür. Bu arada enerji kaynaklarındaki değişim ve bunu gerçekleştirecek olanların petrolün rekabetini engellemek için üretimi sınırlayacak tedbirler alacakları gözden uzak tutulmamalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.