Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Biri beni durdursun

Biri beni durdursun

Bu yazının başlığı, “Biri bu arkadaşı durdursun” olacaktı... “Bakın, nasıl da çaktırmadan hedef gösteriyor” türünden yorumlara yol açmak istemediğim için, küçük bir “özne değişikliğine” gittim.

Özne değişiyor ama Muharrem İnce değişmiyor.

Giderek de irtifa kaybediyor...

Üstelik, bu yazıya oturmadan önce uzun uzun düşündüm: “Nedir bu bu Muharrem İnce durumları? Başka işin yok mu senin? Neden takıntı yaptın adamı?”

Takıntılı değilim...

Belki biraz ısrarcıyım...

Rasim Ozan Kütahyalı’nın “yeni kankam” ilan ettiği muhterem Ertuğrul Özkök, bir konuşmamızda, “Sende en çok fikri takibi seviyorum...” demişti, “Muhatabını yakaladığın zaman kolay kolay bırakmıyorsun. Zor bulunur bir gazeteci refleksi bu...” demişti.

Ben de kendisini övmüştüm; “Sen de tahammüllü bir adamsın. O kadar laf işitiyorsun, duruşunu hiç bozmuyorsun...”

Birbirimizi övüp durmuştuk.

Küçük bir “körler sağırlar” durumu yaratmıştık sizin anlayacağınız...

Söylemesi ayıptır, ben de kendimde en çok bunu seviyorum...

Muharrem İnce’yi yakaladım ya... Artık kolay kolay bırakmam. Yani, bu fikri takip işi sonsuza kadar uzar gider...

Bu arkadaş, daha önce de yazdığım gibi, Yalova milletvekilidir.

İnsanda “anlayışlı biri” izlenimi bırakan ender CHP’lilerdendir.

İyi bir adamdır.

En azından ben bir kötülüğünü görmedim.

Resepsiyon konusunda “emrivaki” yapıp, genel başkanını zor durumda bırakan isimlerden de biridir...

Hani, genel başkan Kılıçdaroğlu, “Gül’ün resepsiyon davetine katılacak mısınız?” sorusuna açık kapı bırakmıştı da, Önder Sav önderliğindeki bazı milletvekilleri “parti olarak bu davete tavır koyacaklarını” açıklayıp bir tür emrivaki yaratmışlardı ya... Muharrem İnce de bu emrivaki heyetinin üyelerinden biriydi işte... Hatta önde gideniydi.

Hatırlanacağı üzere, “heyet” çalışmalarında muvaffak olmuş, Ahmet Tan gibi, sonradan CHP’ye ulanacak bir iki isim dışında resepsiyona katılan olmamıştı.

Muharrem İnce, “anlayışlı” görüntüsünün altında, oldukça celil bir kişilik...

Konuşmaya başladığında tanıyamıyorsunuz onu... “Muharrem İnce bu mu?” diyorsunuz.

Ben bunu birkaç kez demek zorunda kaldım.

Birinde, iktidara geldiklerinde “Yüce Divan’a otobüs seferleri düzenleyeceklerini” söylemiş, etrafa epey bir korku salmıştı.

Bir başka seferinde, “türban”dan girmiş “kamusal alan”dan çıkmış, kamusal yasakları çiğneyen (!) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ve refikasına verip veriştirmişti.

Bir başka seferinde, boyun damarlarını şişirerek, “yandaşlardan hesap soracaklarını” söylemişti.

Dün, yeni bir konuşmasını izledim...

Konu “torba yasa”ydı ve “korkutucu” milletvekili Muharrem İnce aynen şunları söylüyordu: “Bu milletin Mısır’dan beter, Tunus’tan beter isyan etmesi lazım... Bu yasa, İngiltere Başbakanının isteği üzerine çıkıyor. Amaç, İngiliz şirketlerini kurtarmak...”

Muharrem İnce, bana kurtarılmayı bekleyen üç İngiliz şirketinin ismini sıralasın, ben de ona “isyan çağrısı”nın tekabül ettiği zihniyeti anlatayım.

Hemen söyleyeyim:

Makbul bir zihniyet değil bu.

Hatta, “çok çok kötü” bir zihniyet.

Birileri bu arkadaşı durdursun... Artık, Hurşit Güneş, artık Gürsel Tekin... “Sus Muharrem” filan desin.

Ki, ben de kendime hakim olayım... Muharrem İnce gibiler yüzünden ismim “takıntılı adama” çıkmasın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi