ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis J. Ricciardone’nin sözlerinin doğru yorumlanmadığını düşünmüyorum. Büyükelçi basın özgürlüğünün korunması gerektiğini söylüyor arkasından yürütülen davaları anlamadıklarını ve anlamaya çalıştıklarını ifade ediyor. Buradan çıkarılması gereken sonuç her iki olayda da müdahil olmadıkları, dışarıdan seyrettikleridir.

ABD neden böyle bir hamle yapmaya gerek duydu? Çünkü tutuklanan basın mensupları ABD karşıtı yayınları ile tanınıyordu ve Balyoz operasyonunun arkasında olduğuna dair şüpheler yaratılmıştı. Ayrıca Süheyl Batum, Silahlı Kuvvetlerin içinin ABD tarafından oyulduğunu üstüne basarak söylüyor ve ordunun kağıttan kaplana dönüştüğünü bir hüküm cümlesi olarak ifade ediyordu. Yani orduyu yönetenlerin ABD etkisinde olduğunu söylerken yargılananların bu etkinin dışında olduğunu ima ediyordu.

Bu açıdan bakıldığında Büyükelçi’nin sözleri, Türkiye’ye yönelik olmasına rağmen, kendilerine yönelik bir imajın oluşmasını engellemek amacı taşıyor. Sözlerim ABD’nin bu olayların dışında olduğu söylemek olarak yorumlanmamalıdır. İçinde olabilir ya da olmayabilirler ve bu ayrıca araştırılması gereken bir konudur. Ancak bugün ortaya çıkan sonuç onların bu işin içinde olmadıklarını ifade etmeye çalışmalarıdır.

Bu açıdan bakıldığında ABD’nin içişlerimize karıştığını, basın özgürlüğünün tehdit altında olduğunu söylediğini kabul edip tepki göstermek bu eyleme destek anlamını taşır. Çünkü Türkiye bunlara müsamaha etmemekte ve kim olursa olsun karşı çıkmaktadır. Öyleyse kimsenin bize karışmasına izin verilmemektedir. Buna, basın ve süregelen davalar da dahildir. ABD olanları anlamaya çalışmakta olan bir seyirci konumunda görünmek istemektedir..

Ortadoğu kaynayan bir kazana dönmüşken bizim olayların tamamen dışında kalacağımız beklenmemelidir. Ancak her ülkede gerçekleştirilen operasyonlar birbirinde tamamen farklı olabilir. Türkiye’de kitle eylemleri yerine Güneydoğu’da terör olaylarının artması ve bunun ülke sathına yayılması beklenir. Ayrıca Balyoz soruşturmasından sürpriz sonuçlar çıkabilir.

Önümüzdeki günlerde gelişecek olaylar seçim sonuçlarını etkilemeye yönelik olacaktır. Güneydoğu’daki eylemler Kürtlerin talepleriyle ilgili değildir. Amaç AKP’nin bölgedeki etkisini azaltmak ve bu amaçla halkın üzerinde baskı kurmaktır. Sokalarda taş ve molotof kokteyli atan çocuklar ya oyun oynama psikolojsi içindeler ya da para karşılığı eylem yapmaktalar. Uygulanan yumuşak politikalar bir zaaf değil akılcılıktır ve devam etmelidir.

Olaylardaki dış etkileri anlamak için peşin yargılardan kaçınılmalıdır. Geçmişte her olayın arkasında SSCB aranırdı. Şimdi onun yerini ABD aldı. Oysa dünyada operasyon yapan başka ülkeler de vardır ve olayı ön yargı ile birinin üzerine atarsanız diğerlerinin üstünü örtmüş olursunuz. Amacımız kimseyi korumak değil ön yargılardan bağımsız gerçekleri aramaktır. Böylece bizi yönlendirmek isteyenler her oyunu yutmayacağımızı ve gerçek neyse onu bulacağımızı anlarlar.