Tarihi veda
1 Mart 2011. 28 Şubat 1997'den 14 yıl bir gün sonra.
Fatih Camii tarihi bir gün yaşıyor.
Erbakan Hoca'nın veda buluşması bu.
Ama geride, muhabbet yüklenmiş milyonla yürek bırakarak.
Merhum Necip Fazıl...
Merhum Turgut Özal...
Merhum Sabahattin Zaim...
Ve merhum Necmettin Erbakan.
Her birinde sevgi haleleriyle sarılmış bir Fatih Camii ve çevresi...
Bir başka sevgi seli merhum Muhsin Yazıcıoğlu için gerçekleşmiş...
Her biri davaları ile yaşayan insanlar.
Onların toplumda nasıl bir karşılık bulduklarının göstergesi bu kalabalıklar.
Bıyığı terlememiş gençlerden sakalı ağarmış dedelere kadar, genç kızlar, genç anneler, nineler, yüreklerinden koparcasına tekbir getiriyorlar. Kimisinin dudaklarında kıpır kıpır dualar, Fatihalar...
Avrupa'daki her ülkeden binlerce insan...
Asya'dan, Ortadoğu'dan, Afrika'dan temsilciler...
60 ülkede gıyabi cenaze namazı.
Ne bu?
Bir gün gelmiş, "Sen tehlikesin, tehlikenin başısın" denmiş ve düşürülmüş iktidardan, yargılanmış, partisi-partileri kapatılmış, siyaset yasağı konmuş, hapis yatmış, sürgüne maruz kalmış, hizmet yolları kesilmiş bir insan...
Peki nasıl olmuş da bu sevgi halesi oluşmuş?
Niye karşılığı olur bir insanın yüreklerde?
Türkiye'nin dışındaki ülkelerde niye karşılığı olur?
Şu sıralar kaç siyasetçi konuştu, kaç medya mensubu yazdı, kaç ulusalcı günah çıkardı, "Erbakan'ın vatanseverliği, millet sevgisi, emperyalizme karşı duruşu"nun altı çizildi.
Peki neden dün görülmedi bunlar?
İnsanları ancak bu dünyaya veda ettikten sonra mı anlayacağız?
Necip Fazıl, mahkûm göçmüştü bu dünyadan. Eğer Ayhan Songar'ın raporu olmasa, belki de cezaevinde ölecekti... Bediüzzaman Hazretleri'ne neler yaşatılmıştı...
Bir Başbakan'ı, iki bakanı asmışız.
Nasıl bir cinnettir bu!
Niye yaparız bunu?
Türk Silahlı Kuvvetleri adına Erbakan Hoca için taziye mesajı yayınlandı. İçinde Hoca'nın hizmetlerinin altını çizen çok anlamlı mesajlar vardı. TSK adına Fatih Camii avlusuna çelenk gönderildi. Birinci Ordu Komutanı Org. Hayri Kıvrıkoğlu, Genelkurmay adına cenazeye katıldı. Çok doğru ve güzel jestler bunlar.
Peki 28 Şubat Milli Güvenlik Kurulu'nda o hesap sormalar neydi? Onlar asker miydi, onlar neyi anlamamış ya da yanlış anlamışlardı?
Dün, Fatih Camii avlusu ve Fatih'ten Merkez Efendi'ye kadar tüm yollar tekbir sesleriyle inledi.
Bunu bugün medyada yadırgayanlar olur mu bilmem ama bunların tamamı Türkiye'dir.
Evet, Erbakan "Milli Görüş"ü Fatih'in, Alpaslan'ın ideolojisi olarak tanıttı hep.
O söyledi diye birçok çevre Fatih'e, Alpaslan'a, tekbire yabancılaştı. Ama o tekbirler, aynı zamanda Milli Mücadele'nin ruhu idi de. Milli Mücadele o ruhla kazanılmıştı.
Ölümler, diyorum hiç olmazsa ölümler bazı zihinlerde bir dönüşüm gerçekleştirse...
Hiç olmazsa bundan sonra insanların yaşarken yaptığı hizmetler görülebilse...
Dün, denebilir ki Türkiye, bütünüyle helalleşti Erbakan Hoca ile...
Nasıl bilirdiniz diye soruldu ve Fatih'te toplanan milyonu aşkın yürek, "İyi biliriz" diye tezkiyede bulundu. Hüzünlere, hüsnü şahadetler karıştı.
Erbakan Hoca, sadece üniversitede değil, siyasette de hoca oldu. Onun mektebinde yetişenler, bugün Türkiye'yi yönetiyorlar.
Farklılıklar olmaz mı olur, bu da bazen istemeden ortaya çıkan başarıdır.
Bana zaman zaman sorulur:
-Acaba görünürde ihtilaf var gibi olsa da, gerçekte Hoca ile Erdoğan arasında bir anlaşma mı bulunuyor?
Anlaşma var mı yok mu bilmem ama ruhların birbirinden kopmadığını bilirim. Bir mektepten tek tip insan çıkmaz ama o mektebin oluşturduğu ruh ikliminin herkeste bir ölçüde yaşayacağı muhakkak.
Bence Hoca, dünyaya gözlerini müsterih kapamıştır. Gönlü rahat bir yolculuğa çıkmıştır.
Mekanı cennet olsun.
Davası asla yerde kalmaz.
Allah'ın rahmeti üzerine olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.