Medya ayağı mı?
-Türkiye'de darbeler olmuş mudur?
-Tabii ki. Türkiye'de askeri müdahale geleneği vardır, TSK'nın İç Hizmet Kanunu'nda yer alan "Cumhuriyeti koruma ve kollama" görevi, darbeler için meşru-yasal zemin olarak bile kullanılmıştır.
Türkiye'de hiyerarşik yapı içinde müdahale olmuştur, hiyerarşik yapı dışında müdahale olmuştur. Her iki cins askeri müdahale alanında da, sonuç alınmıştır.
Askeri müdahale için ordu bünyesinde cuntalaşmalar da oluşmuştur.
-Türkiye'de kanlı ve karanlık işler, Demirel'in ifadesiyle "rutin dışı işler" olmuş mudur?
-Tabii ki olmuştur. Susurluk, böyle kirli yapının pisliklerinin ortaya döküldüğü olaydır. Ve onlardan sadece biridir.
-Askeri müdahalelerde asker kullanıldığı gibi medya da kullanılmış mıdır?
-Tabii ki kullanılmıştır. Asker pat diye gelmez. Darbe ortamları için öncelikle bir kamuoyu oluşturulması gerekir, sonra da darbelerin yaptıklarının meşrulaştırılması... Bunda da medya başrolü oynar. Medya kimi zaman kullanılır, kimi zaman bizzat darbe sürecinin içine katılır.
Darbe sürecinin medya ayağı konusunda,12 Mart öncesinde Cumhuriyet Gazetesi ve Devrim Dergisi'nin askerlerle yoğun işbirliği içinde olduğu, sivil-asker aydın işbirliği ile Baas türü bir darbe planlandığı, bizzat sürece katılan Hasan Cemal'in açıklamaları ile biliniyor.
28 Şubat sürecinde Refahyol iktidarının devrilmesi için oluşturulan provokatif ortamda, medyanın manipülasyonu da çok uzak zamanların gerçeği değildir.
Artı, aynı dönemde medya, asker zoruyla bizzat kendi bünyesinde andıçlamalar gerçekleştirmiş ve tanınmış gazeteciler biçilmiştir.
-Türkiye'de geçmişe dönük karanlık operasyonlar açığa çıkarılmış ve asker bünyesindeki darbeci damar bütünüyle etkisiz kılınmış mıdır?
-Bunu söylemek zordur. Faili meçhuller dosyası ve Susurluk gibi bilinen dosyalar bile gerçek anlamda netleşmemiştir. Hizbullah ve PKK gibi oluşumların arkasında acaba karanlık planlar var mı soruları da netleşmemiştir. JİTEM dosyası netleşmemiştir.
-Sırf bunların netleşmesi için bile bir hukuk operasyonu gerekli midir?
-Tabii ki gereklidir.
-Peki ya AK Parti iktidarı dönemi?.. Acaba bu dönemdeki askeri hareketlilik önemsenmeli midir yoksa hiç de ciddiye alınmamalı mıdır?
-Varsa tabii ki önemsenmelidir. Türkiye bir demokrasi ise, Türkiye bir hukuk devleti ise, millet iradesini devre dışı bırakan hiçbir oluşuma izin verilmemeli, ülke yönetimi hiçbir karanlık odağın denetimine terk edilmemelidir.
-Peki Ergenekon çerçevesinde gözaltına alınanlar, tutuklananlar, yargılananlar, tam da böyle bir antidemokratik hesabın içinde midirler?
-Bunu şu anda söylemek mümkün değildir. Evet iddialar vardır, bu iddiaların dayandığı birtakım deliller-belgeler vardır ama hiç kimse yargı sonuçlanıncaya kadar suçlu ilan edilemez. "Şüphelilik" veya "zanlılık" söz konusudur. Yargılama devam edecek, savcı elindeki delillere bakarak bir iddianame hazırlayacak, savunmalar yapılacak ve sonunda yargıçlar delilleri değerlendirip karara varacaklar. Sanıkların mahkûm olması söz konusu, beraat etmeleri söz konusu, bir kısmının beraat edip bir kısmının suçlu bulunması söz konusu.
-Ya yargının taraflılığı meselesine ne denecek?
-Yargı tarafsız olmalıdır. Ancak, yargı her zaman tarafsız olmuş mudur sorusu sorulursa, buna "Evet" demek mümkün olmayabilir. Türkiye'de yargının özel misyonlarla hareket edebildiği görülmüştür. Yassıada'da 12 Mart'ta, 12 Eylül'de ve 28 Şubat'ta, daha sonra parti kapatmalarda yargının kendisine özel misyon yüklediğine tanık olunmuştur.
-Peki ya Ergenekon yargısı?
-Ergenekon yargısına yönelik suçlamalar, Ergenekon'la alakalı çevrenin negatif propagandası olabilir. Önce bunu dikkate almak lazımdır. Ancak, insanın bulunduğu yerde taraflılık ihtimali de peşinen reddedilemez. Zaten o yüzden yargı süreci kademelenmiştir. İşin Yargıtay ve AİHM boyutu gelecektir.
Ayrıca bir de tarihin yargılaması vardır. Yani bugün Yassıada Mahkemeleri'nin "zulüm aracı" olduğu geniş toplum kesimlerinin ortak kanaatidir. Yani tarih yargılar. Ergenekon yargıçları da tarih huzurunda olduklarını unutamazlar.
-Ergenekon çerçevesinde medya mensuplarına yönelik operasyonlar, basın üzerinde baskı değil mi?
-Bunu bilmiyoruz. Çünkü savcıların elinde ne tür bilgi ve belge bulunduğunu bilmiyoruz ya da savcıların hangi belgeye ulaşmak istediklerini bilmiyoruz. Onun için peşin mahkûmiyet ve aklamalar ancak tarafgirlik ve yargıyı etkilemek açısından bir anlam ifade eder. Ergenekon bir darbecilik soruşturması ise bunun medya ayağının bulunmadığını düşünmek akla aykırıdır. Ama kim var o ayakta ya da şu an yargılanmakta olan medya mensupları o ayağı mı oluşturuyor, bunu yargının incelemesi ortaya çıkaracak.
Ayrıca, bu gözaltı, arama ve tutuklamalardan dolayı Yargı'ya yönelik peşin mahkûmiyetlerden de kaçınmak gerekiyor.
-Peki, ya uzun tutukluluk ve yıllar süren yargılamanın ortaya çıkardığı mağduriyetlere ne demeli?
-Evet, bu önemli bir sorundur. Bir insan hakları sorunudur. Tutuklamaları bir tür cezaya dönüştürmemek gerekiyor.
Son söz: İnanç, düşünce itibarıyla sizinle aynı çizgide olmayanlar için bile adaletten ayrılmamak ve tabii ki asla zulme yönelmemek temel ilke olmalıdır. Allah zulmü ve zalimi sevmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.