Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Görelim seni Burhan Bey!

Görelim seni Burhan Bey!

1 Mayıs’ta yaşananları, izan sahibi bir kimsenin kabul etmesi, hele hoş görmesi düşünülemez...

Polis ‘orantısız güç’ kullandı mı, kullanmadı mı?

Taksim alanına girmeye çalışanlar esasında hangi örgütün militanlarıydı?

Sendikalar provokasyon peşinde miydi?

Hükümet, yangına körükle giderek, durduk yerde hır çıkmasına mı yol açtı?

Bütün bunların bir önemi yok.

Zihinlere kazınan o arbede görüntüsü hoş değildi. ‘İşçi bayramı’ kutlanıyor ama, biz havada uçuşan taşları, inen jopları, biber gazından kurtulmaya çalışan insanları görüyoruz.

Hoş değildi.

Başka türlü olabilir miydi?

Karşılıkla kılıçların çekilmediği bir ortamda, ‘darpsız’, ‘gerilimsiz’ bir kutlama gerçekleştirilebilir miydi?

Mümkündü.

Hükümet, bence kazanca dönüştürebileceği bir fırsatı kaçırdı; abartılı güvenlik uyarılarını dikkate almayıp, suhulet yolunu seçebilirdi. Biz de bu tatsız görüntülerle karşılaşmamış olurduk.

Fakat, ‘karşı taraf’ olarak nitelenen kesim, baştan itibaren iyi niyetli miydi ki, ‘suhulet kapısı’ aralanabilsin? Emin değilim. Daha doğrusu, sanmıyorum.

Bu yıl ‘Taksim’ diye tutturan konfederasyonun amacı, bence, ‘siyaseti köşeye sıkıştırmak’tı ve ne yazık ki bu amacına ulaştı. Suhulet yolu seçilseydi de, amacına ulaşacaktı.

Söz konusu olan, darbelerin gadrine uğradığı halde darbelerin yanında saf tutmuş, ‘28 Şubat postmodern müdahalesi’nin hayata geçirilmesine katkı sağlamış bir konfederasyon...

Hadi diyelim ki ‘Beşli çete’nin sol ayağını oluşturan bu konfederasyonu anladık; siyaset kurumuna olan ihtiyacın ortadan kaldırıldığı bir vasatı savunuyorlar ve açıkça bazı özgürlüklerin verilmesine karşı olduklarını söylüyorlar...

Peki bu ‘10 Aralık Hareketi’ de nerden çıktı?

Dün bir bildiri yayınlamışlar, 1 Mayıs’ ı anlamına uygun şekilde ‘birlik ve dayanışma’ içinde kutlamak isteyen emekçilere karşı polisin tavrını esefle kınadıklarını söylüyorlar.

Bildirinin altında, Burhan Şenatalar imzası var.

Biz de esefle kınıyoruz.

Hoş olmadı.

Fakat, asıl amacı ‘solda birlik’ oluşturmak olan, her ‘solda birlik hareketi’ gibi başarısızlığa uğraması mukadder ‘10 Aralık Hareketi’nin bildirisinde, ‘tehlikeli’ demeyeyim de, bazı cesur ifadeler var...

Acaba hangi çağdaş ülkede polis ‘sendikal bir konfederasyona dünkü gibi saldırmayı’ göze alabilirmiş? Buna cesaret edebilir miymiş? Acaba konfederasyon binası önünde toplanmaktan başka hiçbir kusuru olmayan insanların üzerine biber gazı atılan, boyalı su sıkılan çağdaş bir ülke düşünülebilir miymiş? Elbette emekçi sınıflar ve ‘bilinçli yurttaşlar’ yapılan saldırıların hesabını soracakmış.

Mutlaka sorsunlar da, ‘demokrasi’ özlemi içindeki bu 10 Aralık Hareketi’nin ‘çağdaş ülke’ tanımı neden sadece ‘biber gazı karşıtlığı’yla sınırlı?

İki yıldır gözümüzün içine baka baka ‘darbe planları’ yapıyorlar, sağda solda ordu malı bombaları patlatıyorlar, cinayet işliyorlar, canilerle kol kola resim çektiriyorlar, dergi kapattırıyorlar, çete kuruyorlar...

Bu ‘10 Aralık Hareketi’ bilinçli yurttaşları uyarmayı neden akledemiyor?

Ben ‘10 Aralık Hareketi’nden, siyaset kurumuna karşı sergilediği celadetin ve ‘erkekliğin’ bir benzerini, temel amacı siyaseti köşeye sıkıştırmak olan bazı konfederasyonlara, bazı sivil toplum örgütlerine, darbelerle saf tutan bazı ‘emekçi temsilcileri’ne, bazı canilere karşı sergilemesini de bekliyorum.

Hadi görelim seni Burhan Şenatalar?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi