Yargının da eleştirilmeye ihtiyacı vardır...
Ergenekon diye bilinen davayla ilişkili olarak tutuklanan gazeteciler üzerinde süren tartışmalar, bu davanın savcısı Zekeriya Öz'ün yaptığı yazılı açıklama ile yeni bir aşamaya geçti.
Zekeriya Öz açıklamasında şu noktaları vurgulamıştı:
"- Yürütülmekte olan soruşturma, bir kısım basın mensubunun gazetecilik görevleri, yazdıkları/yazacakları yazılar, kitaplar ve ileri sürdükleri görüşleriyle ilgili olmayıp, Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında elde edilen ve soruşturmanın gizliliği nedeniyle bu aşamada açıklanması mümkün bulunmayan bir kısım delillerin değerlendirilmesi sonucu yapılması zorunlu hale gelen hukuksal bir işlemdir."
"-Esasen Cumhuriyet Savcılığımızın hukuksal gereklilikler dışında herhangi amaç ve saikle hareket ettiğinin / edeceğinin kabulü ve kamuoyunun bu yönde asılsız değerlendirmelerle yönlendirilmeye çalışılması, büyük bir titizlik ve ciddiyetle yürüttüğümüz soruşturmaya zarar vereceği gibi adı geçen terör örgütünün hedef ve amaçlarına katkı sağlayacağı da açıktır. Bu istikametteki yayınlar tarafımızca özenle izlenmekte, hassasiyetle değerlendirilmektedir."
Talimatlar ve yönlendirmeler... "
-Yürütülen soruşturma kapsamında elde edilen bilgi ve belgelerin suç isnadı için yeterli olup olmadığı konusunda değerlendirme sorumluluğu görev ve yetkilerini kanunlardan alan savcılığımıza aittir... Bu görevi yerine getirirken hiçbir makam ve merci tarafımıza emir ve talimat veremez, yönlendirmede bulunamaz."
Hatırlanacağı gibi bir gün önce de Cumhurbaşkanı Gül, Milliyet'ten Fikret Bila'ya verdiği demeçte, özetle şu noktaların üzerinde durmuştu:
"-Yargının, hâkim ve savcıların işine karışmam söz konusu olamaz. Ancak olup bitenleri takip ettiğimde intibaım şu ki; kamu vicdanında kabul görmeyen bazı gelişmeler oluyor. Bu hal, Türkiye'nin geldiği ve herkes tarafından takdir edilen görüntüsünü gölgelemektedir. Bundan kaygı duyuyorum."
Farklı davranış beklentisi
"- Savcılardan ve mahkemelerden sorumluluklarını yerine getirirken daha titiz davranmalarını; insanların ve kurumların onur ve hukuklarının zedelenmesine yol açmayacak şekilde davranmalarını beklemekteyim."
Savcı Öz'ün açıklamalarını bir anlamda Cumhurbaşkanı Gül'ün açıklamalarına cevap olarak almak da mümkündür.
Ancak bu tür gerginliklerin peşinden gitmek yerine "Yargı" ve "Hukuk" gibi kavramlara daha evrensel boyutta bakmaktan yanayım.
Bu açıdan savcılar veya yargıçlar ne derlerse desinler, yargının kararları üzerinde şimdiye kadar olduğu gibi şimdiden sonra da konuşulacak ve bunlar tartışılacaktır.
Bu konuda Taha Akyol'un dünkü Milliyet'te yazdıklarından bazı bölümleri hatırlatmakta yarar görüyorum:
Yargı üzerinde kamuoyu denetimi "
-Soruşturmayı yargı açıyor, davaya yargı bakıyor... Yargıyı rahat bırakın... Yargının kararını bekleyin... Böyle manşetler görüyorum, böyle yorumlar okuyorum. Bu kural geçerliyse AK Parti hakkında kapatma davası açılır açılmaz eleştirmekle yanlış yapmışım!.. Tayyip Erdoğan hakkında 'halkı kin ve husumete tahrik'ten ceza davası açılır açılmaz eleştirmekle yanlış yapmışım..."
"-AİHM kararlarında da belirtildiği gibi, 'yargı üzerinde kamuoyu denetimi' demokratik bir gerekliliktir, 'adil yargılanma hakkı'nın da gereğidir. Elbette eleştirinin saygılı bir üslupla ve hukuk diliyle yapılması da lazımdır. Freedom House'ın ülkelere basın özgürlüğü puanı verirken uyguladığı kıstaslardan biri şudur: 'Yargıçlar basın özgürlüğünü destekliyor mu?' Bu, kanunlardan önce bir kültür meselesidir ve ancak eleştirilerle gelişir."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.