Büyütmeyin bu kadar
Nihat Sırdar’ı tanımıyorum, doğru... Tanımadığım yazarlar hakkında ahkâm kestiğim için ağzıma biber sürsünler.
Mustafa Sönmez’i tanırım.
Daha doğrusu, bilirim.
Hatta, değerli bir insan olarak bilirim.
Bir defasında, bir televizyon kanalında, ekonomi konusunda ağır Marksist yorumlarını izlemiştim. Mevzuyu hatırlamıyorum ama anlattıkları ilginç gelmişti, kendisine hak vermiştim.
Dün, “Birgün yazarı” diye bir ifade kullanmışım...
Mustafa Sönmez, meğer Birgün gazetesinde hiç yazmamış. Cumhuriyet gazetesi yazarıymış... “Mış”lı konuştuğuma bakmayın; elbette Cumhuriyet gazetesi yazarıdır ve kim bilir kaç yazısını anlayarak, anlamaya çalışarak, yabancısı olduğum bir alanda kalem oynattığı için de “nüfuz zorlukları” çekerek okudum...
Gelgelelim, hafıza devreden çıkıyor bazen.
Hele, gazeteye yetiştirmek üzere, alelacele kalkıştıysanız yazıya...
Emin olduğunuzu sandığınız konularda bile yanılabiliyorsunuz...
Benim ayıbım!
Onun ayıbı da şu:
Bir internet sitesinde, “yetmez ama evet”çileri listeleyen bir yazısını görmüş, üzülmüştüm. Kendisi adına da hayıflanmıştım. Bu listeyle ne demek istiyordu? “Açık hedef” ilan etmek dışında, listedekilere biçtiği rol neydi? Referandumda “evet” demek niçin karalama nedeni sayılıyordu?
Kendisi “hayır” deme hakkını tepe tepe kullanıp siyasal bir pozisyon almanın ayrıcalığını yaşarken, “evet”çiler taşlı yumurtalı saldırıların hedefi oluyor, hatta “ihanet” terimleriyle yargılanıyordu. Bunu “vicdanlı solcu Mustafa Sönmez”e yakıştıramamıştım.
Nihat Sırdar’a gelince...
Dediğim gibi, bu arkadaşı tanımıyorum. Daha önce ismini duydum mu? Emin değilim.
Nihat Sırdar’ı tanımıyor oluşumu “nakısa” sayanlara da, ayrıca, bir şey demem. Kendilerince bir açığımı buldular, yüklensinler; analarının ak sütü gibi helaldir.
Fakat bu arkadaş kimdir, geçmişi nedir, bize hangi düzeyden seslenmektedir, bir köşeye kurulacak hangi mesleki bilgiye ve donanıma sahiptir?
Bilmiyorum.
Bu yazıya oturmadan önce küçük bir araştırma yaptım, “google”a filan sordum...
Radyocuymuş... Espriler, komiklikler yaparmış. Yeminli bir AK Parti düşmanıymış... Deprem olsa AK Parti’den bilecek kadar “ileri bir telakkiye” sahipmiş.
Hiç dinlemediğim için, esprilerinin “espri değerini” bilmiyorum. Muhtemelen, parlak, rijit, aklımızı tavana fırlatacak işler yapıyordur ve izleyenlerini gülmekten kırıp geçiriyordur.
Meğer, yazılarını da hiç okumamışım.
Bunu, arşivdeki “eserlerine” göz atınca fark ettim.
Mizah yapıyor, güldürürken düşündürmeye çalışıyor ama siyasi kavrayışı Levent Kırca düzeyinde seyrettiği için gülünç oluyor...
Espriyle karışık Silivri’ye selam yollamak, Erdoğan’ı “bütün kötülüklerin anası” ilan etmek, Fazıl Say’dan başka değer tanımamak, çaktırmadan Kürt düşmanlığı yapmak, CHP’ye “güzelleme” döşenmek, dindarları makaraya sarmak da işin “politik mesaj” tarafını oluşturuyor tabii...
Bir de ağzı bozuk... “Yavşak” filan gibi kelimeleri rahatlıkla telaffuz ediyor ama oralara hiç girmeyelim.
Dün, “Nihat Sırdar da kimdi yahu?” dedim diye, tonla küfür işittim...
Bazı internet sitelerinde de alay konusu oldum. Sanki “Woody Allen da kim?” demişim gibi...
Nihat Sırdar alt tarafı.
Büyütmeyin bu kadar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.