Şakacı liberal
Meğer, Star gazetesini yönettiğim dönemde, bana gelip, “Başbakan’la aramı yap, Star’da yazayım” derken istihza (şaka) yapıyormuş.
Bu şakacı arkadaşa soralım o zaman:
Neden köşende cevap vermiyorsun, veremiyorsun da, yazdığın saçma sapan maili internet sitelerinde dolaştırıyorsun?
Bir de, cevap yazdığını ama benim bunu yayınlamadığımı söylüyormuş sağda solda.
Sen bu köşeyi Doğan Medya Grubu’nun “giden evrak sepeti” mi sandın?
Köşen var.
Ekranlardan sallama imkânın var.
Çamura yatma konusunda üstün bir beceriye sahipsin.
Üstelik ağzın da bozuk...
Neden köşende cevaplayıp ağzımın payını vermiyorsun?
Neden şaka yaptığın bilgisini Hürriyet okurlarından gizliyorsun?
Madem “yandaş” olma talebin bir şakadan ibaretmiş, bu durumda bize özür dilemek düşüyor... Özür dileriz, istihza yaptığını anlayamadık. Biz beslemeyiz, sen dünyanın en itibarlı adamısın. Biz çakmayız, sen gerçek bir liberalsin. Biz ikinci sınıfız, sen büyük bir yazarsın. Biz şerefsiziz, sen şereflisin...
Tatmin oldun mu?
Bana sorarsan, bir daha böyle şakalar yapma, insanlar yanlış anlıyor.
Kim bilir, yaptığın hangi şaka Enis Berberoğlu tarafından ciddiye alındı ki, yazı sayın bire düştü... Bunu yapma!
HAŞİYE 1.
İlk kanı “şakacı liberal” döktü... Durduk yerde “yalaka, besleme, yandaş, beyinsiz, şerefsiz” diye sataştı. Cevabını aldı. Bundan sonra yaptığı her terbiyesizlik, misliyle karşılığını bulacaktır.
Şakaya devam...
HAŞİYE 2.
Minik kuş bildirdi: Birtakım “Ece Temelkuran’severler”, kaç gündür internet ortamında, bana “dallama” diye sallayan bir başka Ece Temelkuran’severi korkutmakla meşgulmüş: “Ahmet Kekeç seni mahkemeye verecek. Kaç...”
Çocukcağız da kaçmış.
Mahkemeye (herhalde) “kanıt” bırakmamak için, Twitter hesabını kapatmış. “Hayır yani, bu yüzden değil” filan diye de kuyruğu dik tutmaya çalışıyormuş.
Şimdi arkadaşları “dön” diye bir kampanya başlatmışlar.
Kampanyalarına destek veriyorum.
Dönsün.
Mahkemeye vermeyeceğim.
Söz... Vallahi billahi... Ekmek mushaf çarpsın...
Bugüne kadar kimseyi mahkemeye vermedim... Elimde kalemim var, bizzat kendim oymayı tercih ettim. Hem, gereksiz bir mesai... Şikâyet dilekçesi yaz, harç yatır, ifadeye git, avukatlarla uğraş, mübaşire dert anlat... Bütün bunları yapmak için de sabah erkenden kalk ve tatlı uykundan ol... Ne diye uğraşacağım!
HAŞİYE 3.
Kemal Kılıçdaroğlu, Baykal’ın kendisine tacizde bulunduğunu iddia eden Oda TV muhabiri İklim Bayraktar’la 45 dakika ne konuştuğunu hâlâ açıklamadı... “Baykal’ı rahatsız etmek istemedim. Ayrıca İklim Bayraktar’ın sözlerini de ciddiye almadım” diyor.
Bir insan, ciddiye almadığı bir kişiye niçin 45 dakikasını ayırır?
Hem ciddiye almayacaksın, hem “AKP’yle ilgili bölümü açıkla” diyeceksin, hem de “Büyük balığı kendi imkânlarınla yakalayıp getir” diye yol göstereceksin.
Daha da önemlisi şu:
İklim Bayraktar, büyük bir balık yakaladığı bilgisini Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu’yla paylaşıyor...
Eminağaoğlu da bu çok mahrem bilgiyi dinliyor ve Bayraktar’ın “büyük balık fırsatını” tepen Kılıçdaroğlu hakkındaki yakınmasına hak veriyor.
Nasıl bir yakınlıktır bu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.