Sen ne şeker çocuktun Küçük Veli!
Halim’anım Teyze, doksanını devirmiş şimdilerde. Doğup büyüdüğü Bilecik’in, Gölpazarı İlçesi, Türkmen Köyü’nde oturuyor.
Veli Küçük’ü “Küçük Veli” olarak hatırlıyor hala:
“Ay görsen ne tonton şeydi! Tombul tombul yanakları vardı. Sıkmaya doyamazdık. Dedem de sık sık makas alırdı.
“Pek terbiyeliydi. Ne zaman biri ‘Küçük Veli, bi baksana...” dese hemen koşturur, topuk vurur, ‘emredin efendim!’ derdi. Çok terbiyeli çocuktu... Sonra askeri okula gitti. Üniforma da pek yakıştı hani! En yakın arkadaşı da Mahmut’tu. Ona ‘Yeşil Mahmut’ derdik. Neden mi? Hep yeşil giyerdi. Yeşil, fitilli kadife pantolon, yeşil kazak, yeşil çorap.
“Askeri okula gittikten sonra hiç görmedim. Afyon yakınlarında, Susurluk’ta başına bir iş gelmiş diye duydum, pek üzüldüm. Ama ‘yarasız beresiz atlatmış kazayı’ dediler de derin bir oooh çektim.
“Derken Öğretmen Kamil Bey, Küçük Veli’nin Paşa olduğunu söyledi. Nasıl da sevindim, anlatamam! Sonra... Estergon Kalesi’ne mi tayin olmuş... Ergenekon kalesine mi... Bir yerlere işte. Başına bir sürü iş gelmiş oralarda da.
Öldürmelere, isyanlara falan adı karışmış dediler, inanmadım tabi. Ayol o tombul yanaklı, dünya sevimlisi, bacak kadar çocuk, karıncayı bile incitmez!”
Kıssadan hisse. Kimse yaşama gözlerini Veli Küçük olarak açmaz. Küçük Veli olarak açar...
Ve şimdi reklamlar...
Canım kardeşim, ister inan ister inanma, bu reklamlar gazetelerde yayınlandı!
Yepyeni, gıcır gıcır, 24 cilt ansiklopedi satılıktır. Artık ansiklopediye ihtiyacım kalmadı. Geçen hafta evlendim. Karım her şeyi dünyada herkesten iyi biliyor!
Ana okulu üç yaşında bir öğretmen arıyor. Deneyimli olmazsa olmaz!
Yeni kurulacak orkestraya birinci keman aramaktayız. Kemancının kadın ya da erkek olması şarttır.
Aranıyor. Yeni dul kalmış bir erkek üç çocuğuna genç, güzel, bir dadı aramaktadır.
Cigara ya da içki içmeyen, inekleri sağacak biri aşağıdaki adrese pazartesi sabahı başvursun.
Günde 50 liraya çalışmaktan bıktınız mı? Evinizden dışarı adım atmadan çalışarak günde 25 lira kazanmanız işten bile değil.
İşinizde mutlu değil misiniz. Yataktan çıkmadan günde en az 2 bin lira kazanmak isteyen genç, bekar hanımlar aşağıdaki numarayı arasın!
Çıplaklar kampına gidiyorum. Bütün donlarım satılıktır.
Bedava yeni doğmuş köpek yavruları. Yarı çoban yarı aptal.
Satılık paraşüt. Sadece bir kez kullanılmış, hiç açılmamış!
Önce can sonra canan!
Mithat Dayım, beni ne zaman yakalasa aynı lafı fısıldardı kulağıma: “Önce can sonra canan. Yani, önce kendini düşüneceksin, sonra başkalarını. Sakın kahramanlığa falan soyunma. Bela geldi mi o saniye toz ol.”
Çoğu kez insanoğlu kendinden çok başkasını düşünür. Ancak bu tür insanların da başı dertten kurtulmaz. Örneğin, en yakın arkadaşın evini, karısını, iki çocuğunu terk etmiş. Bekar evini ona açar, yedirir içirirsin. Karısı sana düşman olur. Gün gelir, adam karısıyla barışır, evine geri döner, karısının emriyle, selamı sabahı keser seninle! Hatta, gene karısının telkinleriyle, ayrılmalarına senin neden olduğunu anlatmaya başlar sağda solda! Tabi önce can sonra canan derken, hepten hıyarlığa soyunmanı söylemiyorum sana. Elbette ailene kol kanat gereceksin, çocuklarını herkesin önüne koyacaksın. Dostlarına omuz vereceksin, insanlara maddi manevi yardım edeceksin. Ama eğer eline fırsat geçerse, kafayı yemiş sevgilinden kurtulacak, alkolü su gibi içen arkadaşının kıçına tekmeyi vuracak, sabah akşam sana fırça atan patronuna ittir git diyip kapıyı çarparak gideceksin. Aman üzülürmüş, incinirmiş, kalbi kırılırmış, perişan olurmuş gibi düşünceleri tekme tokat kov aklından gitsin. İnan bana onların eline aynı fırsat geçse, sana yapmadıklarını bırakmazlar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.