Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Bizi nasıl benzeteceksin?

Bizi nasıl benzeteceksin?

Ergenekon savcılarına “ince ayar”, misyoner karşıtlarına operasyon derken, gözden kaçtı...

Kemal Bey medyadan hoşnut değilmiş...

Buyurmuş ki, “Medya artık halkın gözü kulağı olan medya değil... Medya ile sorunlarımız var... Medya ya adam gibi milletin sorunlarını taşıyacak... Ya da bu medya ile sorunlarımız var...”

Bu sözleri, üstelik, “Hazreti Ömer adaleti istiyoruz” dediği konuşmasında dile getiriyor.

Nedim ve Ahmet’e haksızlık edildi, tamam da... Biraz da, Kemal Bey’in medyaya “görev ve konum tayin eden” konuşmasını tartışmalıydık, imza filan toplamalıydık, yürüyüşler düzenlemeliydik, Anıtkabir’e çelenk koyup Ata’ya şekvada bulunmalıydık.

Hayır, elbette hoşnut olmayabilir.

Keyif onun...

Hoşnutsuzluğunu, “İşte efendim bize gereği kadar yer vermiyorlar, faaliyetlerimizi duyurmuyorlar” gibilerden klasik muhalefet jargonu içinde dile getirse, sorun yok.

Suçluyor...

Kırıp döküyor...

Kafasındaki tanımları ve önyargıları harekete geçiriyor...

Moda tabiriyle söylersek, “rövanşist bakıyor” ve fırsatını kolluyor. Demek ki, ezkaza iktidara gelse, “sorunlarımız var” dediği medyayı bir güzel benzetip, halkın sorunlarına duyarlı hale getirecek.

Kaldı ki, “Medyada gereği kadar yer bulamıyoruz” diyemez.

Bunu derse, bühtanda bulunmuş olur.

Çünkü, arkasında ciddi bir medya desteği var... Aydın Bey’in gazete ve televizyonları sağ olsun... Bol miktarda da taraftar köşe yazarına sahip... Ki, bunlar, Kemal Bey patentli her tuhaflığı, “Aman ne de güzel gaflar ya
parmış, ne sevimli şeker şeymiş” üslubuyla karşılıyor.

Kemal Bey’i hoşnutsuz eden, medyanın diğer kesimi...

Hani, “devletinin ve ordusunun gazetesi” olmayı reddeden, siyaset kurumunu savunan, militarist alışkanlıkları sorgulayan, darbe soruşturmalarına destek veren, CHP taraftarlarının “yandaş” sıfatını uygun gördüğü medya...

Kemal Bey’in bu medyayla sorunları varmış.

Peki, kendisi nasıl bir medya istiyor?

Soner Yalçın’ı ve Odatv’yi çok sevdiğini biliyoruz... “Bütün eserlerini hayranlıkla okuduğu” Soner Yalçın için, “Soyadı gibi yalçındır, kaya gibi adamdır” demişti.

Kaya gibi bir medya mı istiyor?

Kaya gibi adamın gazetecilik üslubunu ve jargonunu benimsememizi mi salık veriyor?

Hepimiz Tuncay Özkan mı olmalıyız?

Mustafa Balbay gibi, parlamentoya yapılacak darbede “yol gösterici ve icbar edici” bir rol mü oynamalıyız?

Her demokratik talebin arkasında cemaat parmağı mı aramalıyız?

Sürekli “polis-asker nifak hattı”na mı çalışmalıyız?

Şantaj kasetleriyle mi dolaşmalıyız?

Şartlar olgunlaştığında darbenin “meşru ve elzem” olduğunu mu savunmalıyız?

Nasıl bir medya istiyor Kemal Bey?

Medyayla sorunları varmış...

Bir kısım medyanın da kendisiyle sorunları var...

Halkın değil, “bürokrat totaliterliğin” temsilcisi olduğu için... Silivri’ye selam yollayıp durduğu için... Darbe yapılanmalarına açıkça karşı çıkmadığı için... Ergenekon sanıklarını milletvekili adayı yaptığı için... Çetelerle mücadeleyi “hayatının meselesi” yapmış demokrat siyasetçileri liste dışı bıraktığı için... “Kürt” ve “Alevi” demeye dili varmadığı için... Bugün söylediğini yarın inkâr ettiği için... Başörtülülere merdiven altını uygun gördüğü için... Bugüne kadar ağzından “iyileştirici” ve demokratikleşme sürecine katkısı olabilecek bir tek söz çıkmadığı için...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi