Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Başörtülü aday

Başörtülü aday

Türkiye gündeminde "başörtülü aday" diye bir sorun var. Aday gösterilmesi halinde de var, gösterilmemesi halinde de...

-Başörtülü milletvekili, daha önce, Merve Kavakçı örneğinde görüldüğü gibi, sistemin laikçi mantığı tarafından boğuldu.

-Başörtüsünü savunmak, parti kapatma ya da "laiklik karşıtı eylemlerin odağı olma" gerekçesi oldu.

-Dünyada kadınlara ilk önce seçme ve seçilme hakkı tanıyan ülke olmakla övünen Cumhuriyet Türkiye'sinde, Cumhuriyet'in 88'inci yılında bile başörtülü kadın, "seçilme hakkı"na sahip değil.

-Başörtülü kadın, diyelim hemen her partinin alt kademelerinde "nefer" olarak çalışıyor ama Meclis'e girmesi söz konusu olduğunda, sadece başı örtülü olmayana destek vermek zorunda kalıyor.

-Başörtülü kadın, ağzı ile kuş tutsa, yani Meclis'e giren herkesten daha bilgili, daha eğitimli olsa bile, sırf başı örtülü olduğu için, ülke onun birikiminden milletvekili olarak yararlanamıyor.

Bunlar, başörtülü kadınla, yani ülke kadın nüfusunun yüzde 60-70'i ile kurulu düzen arasındaki çelişkinin yansımaları.

Bu çelişkiyi, halkın yüzde 47'sinin desteğine sahip olan iktidardaki parti bile ortadan kaldırma cesareti gösteremiyor. Muhtemel ki, üçüncü defa iktidar olsa bile kapatma tehdidini ense kökünde hissediyor.

Bunlar bir ülke için yüz ağartıcı işler değil.

Belki de Türk siyasi hayatının en fahiş problemi bu.

Ben AK Parti'nin bu problemin çözülmesi için ne mümkünse yapılması eğiliminde olduğundan kuşku duymam ama görülüyor ki AK Parti de başörtülü bir aday göstermeyecek. Anlaşılıyor ki, 8 yıllık iktidarına, yapıda sivil iradenin belirleyiciliği istikametinde önemli değişiklikler olmasına rağmen, sistemi henüz bunu kabule hazır görmüyor.

Buna karşılık, başörtülü-başörtüsüz kadın hareketi, "başörtülü aday" talebini seslendiriyor. Hatta "Başörtülü aday yoksa oy da yok" tarzında, içinde yaptırım bulunan bir slogan da devrede. Konu, Ali Bulaç'la bazı başörtülü kadın yazarlarımız arasında polemik noktasına da taşındı.

Benim, en azından, kurulu düzenin birçok alanda olduğu gibi "başörtülü milletvekili" şahsında da, İslam'a ve toplumun Müslüman çoğunluğuna karşı kullandığı boğucu statükonun ortadan kaldırılması açısından, bir tek dahi olsa başörtülü milletvekili seçilmesini savunduğum biliniyor. Bunun için örnek olarak Prof. Dr. Ümit Meriç'in aday gösterilmesini de seslendirdim. Aksiyon'daki yazımda "Seçelim bakalım, kim Meclis'in kapısına durup, içeri giremezsin diyecek" diye yazdım.

Buna rağmen, içimden "Başörtülü aday yoksa, oy da yok" denmesine onay vermek gelmiyor.

Ne yazık ki bu "yaptırım", kurulu düzene değil, hâlâ (yani iki dönemdir iktidar olmasına, halktan yüzde 47 oy almasına rağmen) bundan mağdur olan AK Parti'ye yönelik olacak.

Değil mi?

Herhalde hiç kimse, şu anda mesela CHP'den başörtülü aday göstermesini beklemiyor. Gürsel Tekin "Merve Kavakçı'ya karşı olduğu gibi sorun çıkarmayız" dedi ama bir gün içinde tornistan yaptı. Kılıçdaroğlu, işi sözüm ona olmayan yasalara, yana AYM kaynaklı yasaklara havale ediyor.

MHP için başörtülü milletvekili, Meclis kapısına kadar başörtülü oluyor. Herhalde bu da istenen bir şey değil.

İstenen nedir?

Halktan başörtülü olarak oy istemek ve Meclis'te başörtülü olarak yasama çalışmalarına katılmak... Yani, "Milletin başörtülü çocukları da, hiçbir engelle karşılaşmadan Milletin Meclisi'nde temsil edilebilir" mesajı vermek.

Herkes biliyor ki, bu beklentiyi şu anda (seçilebilirlik ihtimali açısından da) sadece AK Parti yerine getirebilir.

O da aday gösteremediğine göre, biz "Aday yoksa oy da yok" mesajını, AK Parti'ye vermiş olmaktayız.

Bu haklı mı?

Bence haklı değil.

AK Parti'yi ne ile suçlayabiliriz aday göstermediğinde?

Cesaretsizlikle mi yoksa kasıtlı olarak aday göstermemekle mi?

Türkiye'nin şu andaki durumunda, bir partinin hangi durumda ne ile karşılaşacağını en iyi görmesi gerekenler herhalde partiyi yönetenlerdir.

Diyelim ki Tayyip Erdoğan korkuyor, bir sistem sorununun çözümü noktasında adım atamıyor. Ne demeli? Bence "Demek ki şartlar ona o cesareti vermiyor" demeli.

Geriye ne kalıyor?

"Oy yok" diyerek, AK Parti'yi zayıflatmak kalıyor.

Ne denir?

Dileyen sorumluluğuna katlanarak dilediğini yapsın, denir.

Ancak ben şunu derim: Bu kampanyanın halkta pek karşılığı olmaz.

Ayrıca halkı "Ya başörtüsü ya AK Parti" gibi bir tercihe sürüklemek de sağlıklı gelmiyor bana.

Ne yazık ki Türkiye henüz değişimini tamamlamamış bir ülke. Ve daha bir süre halkımızın bağrına taş basması gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi