Yeni CHP’nin rolü
Ülkemizde büyük bir değişim yaşanıyor. Cumhuriyetimizin kuruluşundan beri savunduğumuz ilkelerimizin yerini başka bir dünya görüşü alıyor. Bazıları bunu bir ihanet olarak algılasa da gerçek bu değildir. Kuruluşumuzun arka planında Kurtuluş Savaşı’nı görmek ve Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgimizi neredeyse yok saymak bizi yanıltan en büyük sebeptir. Oysa devletimiz ciddi bir pazarlık sonucu kuruldu ve bu pazarlıkta Türkiye, var olan şartlara göre çok başarılıydı. Büyük bir güç olmanın tohumunu içimizde sakladık ve bugün bu tohumun yetiştirdiği ağacın meyvelerini toplama zamanı geldi. Yani ülkemiz yoktan var olmadı ve o tarihte var olan devletin eseriydi. Bu eserin simgesi olarak Atatürk’ün seçilmesi, ona var olan devlet adına bu görevin verilmesi bugün Atatürk’e atfettiğimizden çok daha büyük bir öneme sahiptir. Tarihimizi birbiriyle ilgisiz bölümlere ayırmak ve herbirinin görev verilmiş önemli bir şahsiyet tarafından değil, tek başına o kişi tarafından gerçekleştirilmiş aşamalar saymak yanlıştır. Bugün de aynı hatayı tekrarlamak eğilimindeyiz ve ulaştığımız aşamayı kişilerin gücüne bağlıyoruz. Oysa bu güç yüzyılların birikiminin sonucudur ve bir kişi tarafından temsil edilmesi kaçınılmazdır.
Kuruluşumuzun ardından savunduğumuz dünya görüşü sadece tercihimiz değil ödediğimiz bir bedeldi ve en uygun biçimde şekillendirilmişti. Bizim için devrim sayılan değişim, galip ülkelere artık eski topraklarımızla ilişki kurmaya çalışmayacağızın teminatı idi. Ancak galip ülkelerin kontrolü altına girmemiş ve önümüzü açık tutmuştuk. Amacımız şartlar uygun hale geldiğinde yeniden bir dünya gücü olmaktı ve o günlerin başlangıcındayız.
Osmanlı’nın tasfiyesinde bir ulus devlet kurmamız gerekiyordu. Ancak bir imparatorluk çeşitli soyları, inançları barındırırdı ve farklı toplulukların varlığını kabul edersek bir ulus devlet olmamız mümkün değildi. Bu durumda farklı toplulukların varlığını kabul edip parçalanmak yerine hepsinin aynı olduğunu kabul ettik. Bu bir inkar politikası değildi şartların bir gereğiydi.
CHP kuruluşumuzdaki dünya görüşünü savunmak üzere kuruldu. Bu bir hata değil, varlığımızı sürdürmenin bir garantisidir. Eğer bölgemizdeki topluluklarla aynı olduğumuzu söyleseydik bizi zorla ve fiilen ayırırlardı.
CHP’deki değişim kuruluşumuzdaki dünya görüşünün terk edilmesidir ve bu değişim eğer yeni bir dünya görüşünün inşasının sebebi olursa olumludur. Ancak dağınık söylemler, belli bir felsefenin sonucu olamayan günlük politikalar bu konuda iyimser olmamızı engelliyor. Mesela aile sigortası, yani bazı kişilere para dağıtmak sosyal demokrat bir politika değildir. Eğer öyle olsaydı milyarlarca doları halka dağıtmayı vadeden Suudi Arabistan bizden daha solcu olurdu.
Sosyal demokrat dünya görüşü önce felsefi bir tabana oturmalı, bu taban üzerine kurulu ekonomik, sosyal, eğitim politikalarını içermeli ve dış politikamızın yönünü belirlemelidir.
Geçmişte bu dünya görüşünü şöyle belirlemeye çalıştım: Üretim ne Marx’ın dediği gibi işçilerin ne de kapitalizmin söylediği gibi bireylerin eseridir. Üretim toplumsal bir süreçtir. Yani güvenlik, eğitim, alt yapı olmadan kimse bir şey yapamaz ve buna devletin ekonomi politikasını eklerseniz hiçbir şey bireysel değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.