Siyaset yapma, dağa çık
Sağdan bakın, soldan bakın, yukarıdan bakın... Nerden bakarsanız bakın... YSK’nın bağımsız adaylara getirdiği yasak, olumsuz siyasi sonuçları olabilecek bir karardır.
Bu kararı “hukuk”la telif etmek mümkün mü?
Sanmıyorum.
Leyla Zana’nın durumu nedir?
Hatip Dicle hangi suçunun karşılığı olarak adaylıktan men edildi?
Sabahat Tuncel’e açılan dava ne zaman karara bağlandı ve biz niçin duymadık?
Gülten Kışanak neden yeniden seçime giremiyor?
Ertuğrul Kürkçü neyin bedelini ödüyor? Hâlâ Kızıldere’nin mi?
Bildiğim kadarıyla, Dicle ve Zana’nın memnu hakları iade edilmişti. Kışanak ve Tuncel ise halen parlamento üyesi; yakın zamanda hüküm giymediklerine göre, seçilmelerinin önünde bir engel bulunmuyor.
Kürkçü’ye “seçilme yasağı” olarak dönen olay ise, neredeyse milattan önce meydana geldi. Soğuk savaş bitti, “duvarlar” yıkıldı, yeni bir dünya kuruldu, Türk Ceza Kanunu sayısız kere değişti, 141 ve 142 tarihe karıştı. Ne oldu da, Kürkçü seçilme hakkını kaybetti?
Hukukçu değilim...
Sadece, emsal durumlara bakarak konuşabilirim.
Doğu Perinçek, mesela, benzer bir durumdayken, seçime sokulmuştu. 2002 yılında, Recep Tayyip Erdoğan’a getirilen yasak kararını eleştirenler, Perinçek’in durumunu örnek gösterdiler ama yetkili kurullar tınmadı.
Erdoğan, seçilme hakkını daha sonra kazanabildi...
Niye engellenmişti? Belli değil.
Niye engeli kaldırılmıştı? Bu da belli değil.
Aynı projeksiyonu (yine Perinçek hakkındaki kararı emsal göstererek), Kürt “bağımsız milletvekili adayları” için de yapabiliriz ve niçin engellendiklerini sorgulayabiliriz.
Mahkeme kararıdır, elbette saygı duyacağız.
Ama bu eleştirmeyeceğiz, yasak kararının doğuracağı olası siyasi sonuçları tartışmayacağız anlamına gelmez. Hem tartışacağız, hem sorgulayacağız.
Bakın, bu veto nelere yol açacaktır:
BİR- Seçime gölge düşecektir.
İKİ- Barış süreci akamete uğrayacaktır.
ÜÇ- Bölgede tek hâkim ve belirleyici güç olmak isteyen “terör örgütünün” eli güçle
necektir.
DÖRT- Fikriyatta mesafe alınmış “silahtan arındırma” politikalarının inandırıcılığı zedelenecektir. “Bu iş parlamenter çözümle olmuyor, silah bırakma kararının ne kadar erken olduğu bu kararla bir kez daha görülmüştür. Dağdan başka seçenek yok!” diyen şahinlerin Kürt kastları içindeki konumu güçlenecektir.
BEŞ- Hükümetin, türlü engellemelerle yürüttüğü ve devlet içindeki ittifak arayışlarıyla bir “devlet politikasına” dönüştürmeye çabaladığı “Kürt açılımı” ciddi yara alacaktır.
Uzatılabilir...
Dediğim gibi, nerden bakarsanız bakın, olumsuz siyasi sonuçları olan bir karardır bu ve istikbaldeki siyasi krizin de habercisidir.
Herhangi bir kriz de değildir bu...
Kürt meselesinin çözümünü zora sokacak, 12 Haziran’dan sonra başlayacak “yeni anayasa çalışmalarını” olumsuz yönde etkileyecek ve demokratikleşme çabalarını zora sokacak bir kriz...
Dileriz, YSK ne yaptığını biliyordur.
Bir çift söz de, “Bu bir Akepe komplosudur, kötü şeyler olacak” diyerek, aba altından “terör sopası” gösteren BDP’li siyasetçilere.
Bu bir Akepe komplosu değildir, aklınızı başınıza toplayın. Akepe dediğiniz yapı, YSK üzerinde etkin olabilseydi, gurbetçilere oy kullandırabilirdi.
Bu bir devlet kararıdır ve kimlerle yan yana durduğunuzu görmeniz açısından da tarihi bir fırsattır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.