Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Daha çılgını var

Daha çılgını var

Başbakan “çılgın projesini” açıkladı: İstanbul, ikinci bir boğaza kavuşuyor.

Mashattan şaklabanlıklarıyla New York’tan rol çalmaya gerek kalmayacak, İstanbul hakiki anlamda New York olacak.

Herhalde iyi olacak...

İkinci bir ulaşım kanalı, yeni bir cazibe merkezi, yeni yerleşim alanları, İstanbul’daki yoğunluğun kuzey batıya kayması... Hepsi güzel de, ben “daha çılgınını” biliyorum.

Bu da bir proje...

Kısmen hayata geçirilmiş ama devamı gelmemiş, adına halk dediğimiz kara kalabalıklar tarafından devamına izin verilmemiş, “herhalde bundan daha çılgını olamaz” dedirten bir proje.

Bu projenin adı, “Halkın oylarıyla teşekkül etmiş Meclis’e Cumhurbaşkanı seçtirmemek...”

Düğmeye, “Anayasa Mahkemesi 367 kararını onaylamazsa, ülkede çatışma çıkar” diyen eski CHP lideri Deniz Baykal bastı.

Gerisi çorap söküğü gibi geldi.

Bir gece, Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde, “e-muhtıra” adı verilen zehir zemberek bir bildiriyle karşılaştık.

Bildiride, sırasıyla hükümete, parlamentoya ve bu parlamentoyu başımıza tebelleş eden halka ayar veriliyordu.

Böylece, hem projenin niteliğini, hem mimarlarını, hem de Meclis’e cumhurbaşkanı seçtirmeme iradesinin arkasındaki geniş koalisyonu görmüş olduk.

Kimler yoktu ki bu koalisyonda...

Baba bir siyasetçi... Ordunun ve yargının bir kesimi... Sosyal demokratlık iddiasındaki bir parti... Medya... Bazı sivil toplum örgütleri... Birtakım sarı sendikalar... İşkencecisini bile affedecek kadar yüce gönüllülük sergileyen eski cuntacılar...

Birbirlerinden habersiz de olsalar, aynı ülkü etrafında kenetlenmişlerdi.

Toplasan, herhangi bir okul derneğinin üye sayısına ulaşamıyorlardı ama sesleri çok çıkıyordu.

Muazzam bir “medya desteği” vardı arkalarında.

İlaveten, sağda solda patlayan bombalar...

Bindirilmiş kıtaların cumhuriyet mitingleri...

Danıştay baskını...

Eski YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’e suikast girişimi...

Hrant Dink’in katledilmesi...

Sistematik yabancı düşmanlığı...

Bütün bunların toplamından elde edilecek kaos “projecilerin” elini güçlendirecek ve bir anlamda “retorik desteği” sağlayacaktı.

E-muhtırayla uç veren, 22 Temmuz seçimiyle birlikte elde patlayan projenin en kararlı destekçilerinden biri CHP’ydi.

Bugün 27 Nisan’dan şekvacı görünüyorlar, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ı yargılamaktan filan söz ediyorlar ama kızgınlıklarının nedeni projenin “akim” kalmış olması.

Bir de, memlekette askeri dikta eksikliği çekiliyormuş gibi son zamanlarda “sivil dikta”ya sardıran ve “demokrasi” dendiğinde mangalda kül bırakmayan eşhas var ki, muhtıranın ucu görünür görünmez içlerindeki cevheri çıkardılar.

Mesela Ertuğrul Özkök, “O bildiride savunulan görüşler, toplumun önemli bir bölümü tarafından paylaşılmaktadır” diyordu.

Hürriyet’in iki Coşkun’undan daha coşkun olanı, “Muhtıraya karşıyız diyeceğiz ve ötesini söyleyemeyecek miyiz? Ben ötesini de söylerim arkadaş” diyordu ve ötesini de söylüyordu.

En dolaysız, en net, hatta en mert açıklama, mertliğiyle malul hanımefendiden geldi: “Şimdi Genelkurmay bildirisini öne çıkarıp, bu fetihçi zihniyetin arkasında durmak istemiyorum.”

E, aferin...

Bu fetihçi zihniyetin arkasında durmadın... Ama İmralı’ya endeksli siyaset yapanların arkasında duruyorsun, demokratik normale müdahale edenlere söz söylememeyi “bir şekilde” başarabiliyorsun.

Daha da çılgını vardı ama “Ergenekon savcılarına” takıldı.

Bunu da başka bir zaman konuşuruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi