"Kazanma tehlikesi yok" demiştiniz!
Kemal Bey, gitti taa Hakkari'de bir konuşma yaptı. Dedi ki, "bedeli ne olursa olsun bu ülkeye barışı getireceğim"...
"Ben sizin çocuğunuzum" falan da diyor, akla otuz yıl önce Kenan Evren'in çeşitli şehirlerde çeşitli nabızlara göre verdiği şerbetleri getiriyor ama bu önemli değil. (Kenan Paşa, darbenin ilk iki yılındaki diktatörlük günlerinde adım adım Anadolu'yu dolaşıyor, Konya'da "ben imam çocuğuyum", Rize'de "ben balıkçı çocuğuyum", Edirne'de "ben pehlivan çocuğuyum" gibi laflar ediyordu, demişler ki "aman paşam, sakın Soğukoluk'a gitme!")
Fakat şu "bedel" kelimesi önemli.
Bedeli ne olursa olsun...
Ne demek bu?
Yani gerekirse milyonlarca Kürt ya da Türk ölür, çatışma biter.
Ya da tam tersine, gerekirse Kürtler'e bağımsızlık verilir, çatışma biter.
Bu mu?
Bu olsa gerek, başka bir anlamı olabilir mi? Kemal Bey, sigortacılığı tutup "kaç paraysa harcarım" demek istemiyor herhalde...
Eh, yani biri de olabilir öteki de, hangisi olduğu hiç önemli değil, öyle mi?
Kemal Bey abuk sabuk konuşuyor.
Ne dediğini bilmiyor, ağzından çıkan lafı kulağı duymuyor.
Bol keseden sallıyor...
Niçin mi?
"Seçimi kazanamayacağını bilmenin rahatlığı içinde" de ondan.
Ülke yönetiminde hiçbir sorumluluk üstlenmeyeceğinden emin olmanın rahatlatıcı garantisini cebine koymuş, bir şeyler söylemiş olmak için bir şeyler söylüyor.
O zaman salla gitsin, şuna altı yüz lira vereceğim, buna sekiz yüz lira dağıtacağım...
Öte yandan Kürtler de açık seçik federasyon istiyorlar. (İspanya gibi.)
Kemal Bey de "sen ne biçim konuşuyorsun Kemal Bey" deyince hemen geri basıyor: "Özerklikten kastım eyalet değil."
Yok yahu? Peki nedir kastınız Kemal Bey?
"Yerel yönetimlerde zaten özerklik şartı varmış..."
O zaman sorun yok mu yani Kemal Bey, neyin kavgası ediliyor?
"Yerel yönetimleri biraz daha yetkilendirecekmiş..."
Nasıl yani?
Nasıl olduğu belli de değil, önemli de değil, nasıl olsa iktidara gelme riski yok ya, salla gitsin.
Bu da "bedelmiş" ha... Kemal Bey yerel yönetimleri biraz daha yetkilendirince bedel ödemiş olacakmış.
Vallahi ne istiyorum, biliyor musunuz?
Hani "ekonomi batsın yeter ki bu hükümet gitsin" kafasında olan faşister var ya... Onlar gibi ben de "bir mucize olsa da şu Kemal Bey iktidara gelse" diyorum zaman zaman kendi kendime.
Memleket batsa ama biz de katıla katıla gülsek...
Örneğin beni Yüce Divan'a verse, Yüce Divan buna "saçmalama Kemal Bey" dese, biraz daha gülsek.
Aklıma da İstanbul'u batıran Nurettin Sözen geliyor tabii.
Rivayete göre, 1989 belediye seçimini kazandığının ertesi günü Erdal İnönü'ye telefon açmış:
"Erdal Bey, hani bana 'kazanma tehlikesi yok' demiştiniz, ne yapacağım şimdi?"
Acaba merhum İnönü şöyle bir cevap vermiş midir: "Ergun Göknel'e sor, o sana söyler."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.