CHP'de teori ile pratik arasında çelişkiler var...
Kim CHP'yi yeniden dizayn etmeyi planladıysa iyi etmiş.
28 Şubat post-modern darbesini destekleyen, "Silahlı Kuvvetler de sivil toplum örgütüdür" diyen anlayış, bu köklü partinin baraj altında ve dolayısıyla TBMM dışında kalmasına sebep olmamış mıydı?
Neticede yüzde 20'ler dolayında oy almayı başarı olarak gören eski CHP'ye karşı yeni CHP 12 Haziran seçimlerinde oyunu yüzde 30'lara çıkartabilir.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun pazar sabahı gazete köşe yazarları önünde yaptığı konuşma ve açıklanan "Demokrasi Raporu" işte bu yeni CHP'nin yaklaşımlarını da sergiliyordu.
Tabii ki her şeyi eleştirmek mümkündür.
Örneğin CHP iktidar olursa yüzde 10 seçim barajını kaldırmayı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndaki hâkim-savcı beraberliğini sona erdirmeyi, medya patronlarının kamu ihalelerine girmelerinin yasaklanmasını, tutukluluğun cezanın yerine geçmesinin önlenmesini, düşünceyi suç sayan bütün yasa maddelerinin değiştirilmelerini vaat ediyor.
Koşullar olgunlaşırsa
Bunlar tabii ki büyük doğrular.
Ama bütün bunların yapılması için söz konusu olmayan "Koşulların olgunlaşması" şartı, Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmasında akla gelmiş CHP'nin Demokrasi Raporu'nda.
Bana göre yeni CHP konusunda eleştirilecek asıl nokta, sivilleşmeye ve demokratikleşmeye ilişkin teorik söylemler ile siyasi pratikler arasındaki çelişkide bulunabilir.
Yeni CHP'nin özgürlüğe ve sivilleşmeye dönük söylemlerinin arkasındaki Sencer Ayata ve Mehmet Karlı gibi isimleri, pazar günü daha yakından tanıdık.
Ancak CHP'nin aday listeleri bu tablo dışındaki görüntülere ağırlık vermekte.
Sanki bir iki başlılık var CHP'de...
Eski ve yeni birlikte
Bu partinin politbürosunda, geride kalması istenilen "Eski"nin bütün öğeleri ile özlenilen "Yeni"nin aktörleri bir aradalar gibi...
Mesela yerel yönetimlerde CHP'nin efsaneleşmiş ismi Celal Doğan'ın bırakın adaylığını partiye yeniden kaydı bile yapılmazken, "Demirel Takımı"nın adayları listelerde ön sıralara yerleştirilmiş.
Demokrasi Paketi'nde "Genelkurmay Başkanı Meclis'e düzenli olarak gelsin ve hesap versin" veya "Polis ve istihbarat da sivil denetime açılsın" denilirken, bir yanda da Kılıçdaroğlu'nun konuşmalarında ve derin devletle özdeşleşmiş aday listelerinin düzenlenmesinde Ergenekon'dan hesap sorulmasına karşı çıkılmıyor mu?
Rahmetli Turan Güneş bu çeşit bir arada olmaları imkânsız durumlar için "Lodos-poyraz rüzgârı" deyimini kullanırdı.
Temel tercih gerekiyor
CHP'nin siyaset dünyasında ileride fırtına gibi esmesi için iç çelişkilerini giderecek temel bir tercih yapması gerekiyor.
Sanırım bu tercihi yapmak konusundaki ihtiyaç 12 Haziran seçim sonuçları alındıktan sonra daha şiddetli biçimde hissedilecek.
Sonuçta dün bu köşede yazdıklarımı tekrarlayarak yazıyı noktalıyorum...
İstanbul'da Mövenpick Oteli'nde Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin "Demokrasi Raporu"nu açıklayan gerçekten içerikli ve doğrularla dolu konuşmasını dinlerken, bu raporda vurgulanan gerçeklerin seçim sonrasında da tekrarlanması gerektiğini, düşündüm.
Seçim sonrasında eğer AK Parti yine iktidarda kalırsa, CHP'nin "Demokrasi Raporu"ndaki çözümlemelerden çoğunu kendi icraat programına almalıdır.
Bu şekilde pozitif ve rekabete dayalı demokrasinin sağlıklı işleyişine tanık oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.